DEPREM VE HUKUK
Ülkemizde inşaat sektöründeki başıbozukluk uzun yıllardan beri İnşaat Mühendisleri Odası yönetimleri ve üyeleri tarafından dile getirilmiştir. Bu konuda harcanan yoğun çabalara rağmen, geçmişte asıl meslekleri inşaat mühendisliği olan başbakanlar bile bu konuya duyarsız kalmışlardır. Çünkü, politikacı-yapsatçı ilişkileri her zaman ülke yararından daha ağır basmıştır.
Yapılarımızın kalite denetimi 1952 yılından beri yürürlükte olan 3194 sayılı kanunla konulmuş olan siteme göre denetlenmekteydi. Bu sistemin yetersiz olduğu inşaat mühendisleri tarafından yıllar boyunca anlatılmaya çalışılmış, ama hiç kimse inandırılamamıştır.
17 Ağustos 1999 tarihinde, nesiller boyu süren bu duyarsızlık kafamıza balyoz gibi inince, herkes "Başımıza bunlar neden geldi?" diye sormaya başlamıştır. Başlangıçtaki şaşkınlıkla bu sorunun cevabı yanlış adreste aranmış ve yaklaşık iki ay süreyle TV kanallarında jeologların şovları izlenmiştir.
Bu şovlar sırasında medya sunucularının da hiç anlamadıkları teknik konulardaki değerli katkılarıyla ülkemiz halkı çok yanlış bilgilendirilmişlerdir. Mesela, yüzde doksanı deprem bölgesinde bulunan ülkemizde deprem bölgelerinde şehirler kurmanın çok yanlış olduğu gibi saçma sözler bol bol söylenmiştir.
Neden sonra, nasıl olduysa, bu soru inşaat mühendislerine sorulmaya başlanmış ve doğru sözler duyulmaya başlanmıştır. Ama bu sözler doğruları içermesine rağmen halkımız tarafından benimsenmemiştir. Çünkü, bizim halkımızın yüzde doksanı doğuştan inşaatçıdır ve inşaat yaparken mühendislere ihtiyacı yoktur. Ayrıca, biz doğal yapımız gereği, denetlenmeyi hiç sevmeyiz; bu denetim bizi depremde ölmekten kurtaracak olsa bile.
Herkes yapılarımızın depreme dayanıklı olması için devletin bir şeyler yapması gerektiğini söylemiş, fakat bunun maliyetinin nasıl karşılanacağını hiç kimse düşünmek istememiştir. Herkes bu maliyetin devlet tarafından karşılanmasını beklemiştir.
Bu karmaşa arasında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yapıların inşaat sırasında denetlenmesi için bir sistem tasarlamış ve uygulamaya koymak için 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yi çıkarmıştır. Bu hazırlıklar sırasında meslek kuruluşlarının da görüşleri sorulmuş, fakat her kuruluş konuyu başka tarafa çekme çabasına girince, zaman kaybetmemek amacıyla Bakanlık kendi görüşüne göre sistemi oluşturmuştur.
Yıllarca denetimsiz çalışmaya alışmış olan inşaat piyasası ve onların bürokrasideki uzantıları, bu yeni sisteme büyük bir direniş göstermişler, hatta bazı meslek kuruluşları doğrudan engelleme çabalarına girişmişlerdir. Bu denetimsiz inşaat piyasasının savunuculuğuna soyunan ve başkanı da inşaat mühendisi olan bir siyasal partimiz Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş, ve bu yeni denetim sisteminin temeli olan 595 sayılı KHK'nin Anayasa'ya aykırı olduğundan dolayı iptaline karar verilmiştir.
Amacımız bu kararın hukuksal boyutunu tartışmak değil. Fakat bu kararın uygulamada bize dayattığı duruma bir göz atalım. 1952 yılından beri yürürlükte olan 3192 sayılı İmar Yasası, yapıların projesine, şartnamelere, fen ve sanat kurallarına uygun olarak kaliteli bir şekilde yapılmasının denetiminin sorumluluğunu belediyelere veya belediye bulunmayan yerlerde mülki amirlere (Kaymakam ve muhtarlara) vermektedir. Yaklaşık elli yıllık bir uygulamadan sonra, bu fonksiyonları yerine getirmek bir yana, bu sorumlu makamların ruhsatsız ve izinsiz inşaat yapılmasını bile engelleyemedikleri veya engellemedikleri, hatta bazı resmi kurumların bile ruhsatsız inşaat yaptıkları hiç bir tereddüte yer bırakmayacak şekilde gözlenmiş ve kanıtlanmıştır.
Ülkemizi 17 Ağustos 199 günü büyük kayıplara uğratan bu kayıtsızlık karşısında bir şeyler yapmak gerektiğini algılayan yetkililer yeni bir yapı denetim sistemi kurmaya çabalarken, karşılarında en büyük engel olarak yargı organını bulmuşlardır. Yargı ne için vardır? Yargının varlığının nedeni toplumda adaleti sağlayarak toplumu mutlu etmek değil midir?
Peki, senin başarısızlığı elli yıllık bir uygulamayla kanıtlanmış bir sistemi değiştirerek, bir sonraki depremde kırk bin kişinin ölmesini önlemeye hakkın ve yetkin yoktur diyen bir yargı sistemi bu topluma nasıl bir hizmet vermektedir? Almanya'da yaklaşık seksen yıldan beri uygulanan bir yapı denetim sisteminin benzerinin ülkemizde uygulanmasına izin vermeyen bir yargı sistemi ve onun dayattığı hukuk sistemi çağımızın gerisinde kalmış sayılmaz mı?
Hukukun üstünlüğüne evet, fakat böyle çağ dışı bir hukukun üstünlüğüne hayır. Hukuk devleti olmaya evet, fakat böyle çağ dışı bir hukun devleti olmaya hayır.
Okan Gözen
-
10 Eylül 2001, Pazartesi
|
|