İNTERNET VE TELİF HAKLARI
|
Ramazan Acun
|
|
Özet |
Abstract |
İnternet,
iletişim, bilgiye erişim ve yayımında sağladığı avantajlar dolayısıyla,
bütün dünyada olağanüstü bir hızda yaygınlaşmakta ve bütün diğer iletişim,
basım ve dağıtım teknolojilerini bünyesinde bütünleştiren geleceğin
medyası olma yönünde bir gelişme göstermektedir. İnternet, telif
haklarının korunması gibi son derece önemli bir problemi de beraberinde
getirmiştir. Kolay çoğaltma ve dağıtım, teknik bakımdan eser türlerinin
eşitliği, bilgisayar oyunları ve sanal gerçeklik uygulamaları gibi tamamen
yeni eser türleri, etkileşimlilik ve değişkenlik, ve doğrusal olmama gibi
özellikler İnternet’i telif hukuku açısından problematik hale
getirmektedir. O kadar ki, ABD’li bir grup entelektüel, basım
teknolojisinden kaynaklanan telif hakları rejimlerinin İnternet çağında
tamamen geçersiz hale geldiğini ileri sürmüşlerdir. Çoğunlukta olan grup
ise, bazı yeni düzenlemeler yapmak kaydıyla, telif hakları rejimlerinin
İnternet çağında da geçerliğini koruduğuna inanmaktadır. Nitekim, gelişmiş
ülkelerde bu yönde yeni düzenlemeler yapılmış veya yapılmaktadır.
İnternet çağında telif
hakları konusu Türkiye'de hemen hemen hiç gündeme gelmemiştir. Ancak, konu
Türkiye’de bilim ve kültür hayatına çok istenilen yaratıcılığın
kazandırılmasıyla doğrudan ilgilidir. Bu yazının amacı, bu konuda Türkiye
şartlarında yapılabilecek bazı düzenlemelerle ilgili öneriler getirerek bu
alanda bir tartışma başlatmaktır.
Anahtar Sözcükler : İnternet, Telif Hakları, Telif Hakları
Koruması |
The Internet is
growing fast world-wide because of its advantages in communications, in
information access and in publishing. It is evolving into a medium which
integrates all the other technologies of communication, publishing and
distribution. The Internet also brings with it, the problem of copyright
protection. The features of the Internet, such as the ease of replication
and distribution, the equivalence of works, new types of works such as the
computer games and virtual reality applications, non-linearity, plasticity
and interactivity make the Internet problematic in terms copyright law.
Some intellectuals even claimed that the copyright regimes of the era of
printing press have become unworkable in the age the Internet. The
majority, however, believes that with appropriate changes, the existing
copyright regimes apply to the Internet as well. Indeed, the parts of the
world where the Internet is used widely, such as the USA and EU have made
changes or about to make changes to their copyright laws regarding the
Internet following extensive discussions with all the parties
concerned.
The issue of protecting
copyright in the age of the Internet has not received enough attention in
Turkey in spite of its close relationship with fostering creativity in
science, arts and culture. This paper aims to facilitate discussions on
this subject by making proposals for changes in the copyright law and
other related areas.
Keywords: The Internet, Copyright, Copyright
Protection |
Giriş
Bilim ve sanatta yaratıcılık, şüphesiz, buna uygun bir ortamın
varlığını gerektirir. Yeterli alt yapı ve bu alt yapı üzerindeki faaliyetleri
düzenleyen kurallar böyle bir ortamın en temel unsurlarındandır. Bugünkü
şekliyle bunlar, İnternet ve telif hakları kanunlarıdır.
İnternet, bilim ve sanat alanındaki faaliyetlerin alt yapısı
olarak bütün dünyada hızlı bir gelişme göstermektedir. İletişim, bilgi erişim ve
yayımında sağladığı avantajlar dolayısıyla, bütün gelişmiş ülkeler İnternet’in
büyümesi için gerekli yatırımları yapmaktadır. Amaç, bilim ve sanatta gelişmeyi
hızlandırmaktır. Telif hakları kanunları ise bilim ve sanat alanındaki
faaliyetleri düzenleyen kurallar koyar. Bu kurallar, bir yandan yazarlar ve
sanatçıların özgün eserleri üzerindeki menfaatlerini koruma altına alır, diğer yandan da
başkalarının bu eserlerdeki fikir ve bilgileri kullanmalarını teşvik eder.
Burada da amaç, bilim ve sanatın gelişmesidir.
Ancak, İnternet’in iletişim, bilgi erişim ve yayımında avantaj
sağlayan bazı özellikleri, telif haklarının korunması açısından problem
olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, bu problemlerin nasıl çözüleceği, başka bir
ifadeyle, İnternet ve telif haklarının nasıl bağdaştırılacağı konusu yoğun
olarak tartışılmıştır. Bu tartışmalar sonucunda telif hakları kanunlarında önemli değişiklikler yapılmış
veya yapılmak üzeredir.
Türkiye'de ise konu hemen hemen hiç araştırılmamış ve
tartışılmamıştır. Bu makalenin amacı, konuyu gündeme getirerek bu alanda bir
tartışma başlatmaktır. Makalede, Türkiye'de bilim ve kültür hayatına dinamizm
kazandırmanın aracı olarak İnternet’in büyütülmesi gerektiği, bunu sağlamanın
şartlarından birinin de İnternet ve telif haklarının bağdaştırılması olduğu
görüşü savunulmakatdır .
Makale, beş bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci bölümde,
telif hakları ile ilgili kısa bilgi verilip,
konu ile ilgili temel kavramlar açıklanmaktadır. İkinci bölümde, İnternet'in
dünyada ve Türkiye'deki gelişimi üzerinde durulmakta, onu diğer teknolojilerden
ayırıcı özellikleri vurgulanmaktadır. Üçüncü bölümde, İnternet'in telif hakları
açısından ortaya çıkardığı problemler ele alınmaktadır. Dördüncü bölümde,
İnternet çağında telif hakları ile ilgili gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan farklı
görüş ve uygulamalara ve bunların dayandıkları gerekçelere yer verilmektedir. Beşinci ve son bölümde ise, İnternet'te
telif hakları ile ilgili dünyada yapılan tartışmalar ve hukuki düzenlemeler
Türkiye şartları açısından değerlendirilmekte ve yapılabilecek bazı
düzenlemelerle ilgili öneriler getirilmektedir.
Telif Hakları Nedir, Nasıl
Korunur?
1998 Eylül ayında Kültür Bakanlığının davetlisi olarak
Türkiye'de fikri mülkiyet konusunda bir konferans veren ABD’de bulunan National Intellectual Law Institute'ın müdürü Profesör James P. Chandler, fikri
mülkiyet rejimlerinin bir ülkede sağlam bir
ekonominin alt yapısı olduğunu ve sağlıklı bir uluslararası ticaretin de ancak
sıkı uluslararası fikri mülkiyet rejimleriyle gerçekleşebileceğini, ABD’nin
dünyanın en sıkı fikri mülkiyet rejimleri uygulayan ülkesi olduğunu,
dünyanın en güçlü ekonomisi olma statüsüne
de bu sayede eriştiklerini söyledi(1).
Bilindiği gibi, fikri mülkiyet, telif hakkından daha geniş bir
kavramdır ve telif hakları rejimi yanında, patent, ticari marka ve ticari sırlar
rejimlerini de kapsamaktadır. Bu yazıda sadece telif hakları üzerinde
durulacaktır. Peki nedir telif hakları?
Telif hakları, kişinin yarattığı fikir eserlerinin her mülkten
daha fazla o kişiye ait oldukları düşüncesine dayanır [UNESCO 1989, s.17]. Telif
hakları, yazar ve sanatçıların kendi eserlerine sahip olma haklarının kanunda
ifade edilmesidir. Telif hakları kanunları ülkeden ülkeye değişir. Türkiye’de
telif halkları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu (FSEK) ile korunur. Bu kanun, ilim ve edebiyat eserleri
(bilgisayar programları dahil), musiki eserleri,
güzel sanat eserleri ve sinema eserlerini konu almaktadır ve bu alanlardaki
eserlerin sahiplerine manevi ve mali olmak üzere iki grupta ele alınan haklar
tanımaktadır.
Manevi haklar, eser sahibinin, eserinin sahipliğini üstlenme ve
eserinin özelliğine ve bütünlüğüne saygı göster ilmesini talep etme hakları ile ilgilidir. Mali haklar ise
eser sahibinin eserinden kazandığı para ile geçinebilmesini sağlayan haklardır.
Bunlar işleme, çoğaltma, yayma ve temsil etme haklarıdır. Eser sahiplerinin izni
olmadan başkaları bu hakları kullanamazlar. Tanınan bu hakların koruma şekli,
süresi ve getirilen istisna ve sınırlamalar eser türüne göre farklılık
göstermektedir.
Getirilen istisna ve sınırlandırmalar, eğitim ve araştırmayı ve
genel olarak toplumun bilgilenmeye olan ihtiyacını göz önüne alır. Buna “dürüst
kullanım” veya "adil kullanım" (fair
use) doktrini adı verilir. Böylece, fikir ve sanat
eserleri kanunu, ilk bakışta birbiriyle çelişir görünen fert olarak yaratıcının
hakları ile toplumun bilgi ve öğrenmeye olan ihtiyacını dengelemeye çalışır. Bu
dengeyi kurmaktaki amaç yaratıcılığı teşvik etmek, bilim ve sanatları
geliştirmektir.
Telif hakları kanunları, iletişim, basım ve dağıtım
teknolojilerinde ve diğer alanlarda meydana gelen gelişmeler göz önüne alınarak
zaman zaman güncelleştirilmektedir. Nitekim, Türkiye’de 1951’de kabul edilerek
yürürlüğe giren FSEK , 1983 ve 1995
yıllarında iki defa değiştirilmiştir(2). İnternet’in dünyada ve Türkiye’de gelişmesi bu kanunun bir üçüncü defa
değiştirilmesini gerektirecek bir olaydır.
İnternet'in Dünyada ve Türkiye'de Gelişimi
İnternet’in gelişimi konusuna bilgisayarların gelişimi ile
başlamak uygun olacaktır. Bilgisayarlar onları diğer teknolojik araçlara üstün
kılan iki özelliğe sahiptir: Birincisi, belli bir iş yapmak üzere önceden
programlanabilirler-bu programlara yazılım adı verilir. İkincisi, yapılacak işin
gereklerine göre yeni çevre birimler -ki bunlara da donanım adı verilir-ilâve
edilebilir. Bilgisayar teknolojisinin bir diğer özelliği ise k endi kendisinin gelişmesine katkıda bulunmasıdır. Bu da,
bu alandaki ilerlemenin katlanarak meydana gelmesi sonucunu doğurmaktadır. Öyle
ki, bu alandaki gelişmeleri önceden kestirmek giderek
zorlaşmaktadır.
Bilgisayar kullanımının her alanda yaygınlaşması, bu
teknolojinin donanım ve yazılım unsurlarında birbirine paralel meydana gelen
gelişmeler sonucu olmuştur. Donanımdaki ilerlemeler bilgisayarların boyutunu
küçültüp veri depolama ve işleme kapasitesini artırırken fiyatını ucuzlatmış,
yazılım alanındak i ilerlemeler ise
kullanımını kolaylaştırıp uygulama alanlarının genişletmiştir. 1950 ve
1960'ların sadece uzmanların kullanabildiği devâ sâ
ana (mainframe) bilgisayarlarından, 1980'lerin
herkesin kullanabildiği masaüstü (desktop) bilgisayarlara, oradan da taşınabilir
dizüstü (laptop) bilgisayarlara geçildi. Üstelik, bu dizüstü bilgisayarlar
1960'ların ana bilgisayarlarından çok daha güçlü ve çok daha ucuzdur.
Bilgisayarların birbirleriyle veri alışverişi ve ortak iş
yapacak biçimde bağlanması ile oluşan bilgisayar ağları, bilgisayarların
potansiyel gücünü inanılmaz boyutlara çıkardı. Böyle ağların toplamından oluşan
İnternet, bilgiye ve bilgisayar kaynaklarına global erişim sağlamaktadır. 1990
yılından itibaren dünya çapında yaygınlaşmaya başlayan İnternet, kısa sürede
hızlı gelişme gösterdi. İnternet’e bağlanma maliyeti düştü, güçlü ve kullanımı
kolay programlar İnternet vasıtasıyla iletişim kurmayı ve bilgi erişimini ve
yayıncılığı herkese açık bir imkan haline getirdi. Bir İnternet uygulaması olan
World Wide Web (kısaca Web) multi-medya
verilerin (metin, ses, resim, film) tek bir sistemle bütünleşik bir biçimde
yayılmasına ve erişilmesine imkân vermesiyle, İnternet kullanıcı sayısında ve
İnternet’te yayınlanan bilgi miktarında patlamaya yol açtı.
Bir araştırmaya <http://www.ripe.net> göre, bütün dünyada Ocak
1999 itibariyle 8.200.734 İnternet sevisi sağlayan
makine (host) bulunmaktadır. Bu sayı,
Ocak 1998’de 5.942.491 idi. Demek ki, bir yılda
yaklaşık iki kat artış meydana gelmiştir.
İnternet servisi saylayan makine sayısındaki
artışa paralel olarak, İnternet kullanıcı
sayısında ve İnternet’te kullanıma sunulan
bilgi miktarında da artışlar meydan
gelmektedir. İnternet trafiği her 100
günde ikiye katlanmaktadır. Bu, yıllık %700 artış demektir <http://www.mids.org> .
İnternet orijinal olarak bilim adamları arsında hızlı iletişim
ve bilgi paylaşımını gerçekleştirmek üzere tasarlanmış olmakla birlikte, daha
sonra ticari ve diğer amaçlar için de kullanılmaya başlanmıştır. Giderek de
gündelik hayatla daha çok bütünleşmektedir. Gerçekten de, İnternet'e bağlı
bilgisayarlar arasında her gün bilim, eğitim, ticaret, eğlence vs. gibi
konularla ilgili belki binlerce kütüphanelik bilgi akışı gerçekleşmektedir. Bu
hızlı gelişmesiyle İnternet, bilgi toplumlarının simgesi haline gelmiş ve "siberuzay" ve
"süper bilgi otoyolu" gibi adlarla anılmaya başlanmıştır.
İnternet, Türkiye'ye ODTÜ'nün çalışmalarıyla epeyce gecikmiş
olarak 1993 yılında girmiş, ancak daha sonra fiziki açıdan göreli olarak hızlı
bir gelişme göstermiştir. Özellikle TÜBİTAK'ın ULAKNET projesi sayesinde
Üniversitelerin neredeyse hemen tamamı İnternet'e bağlanmış bulunmaktadır.
Başbakanlıkça yürütülen Kamu-Net projesi bütün kamu kurumlarını yüksek
kapasiteli bir omurga üzerinden birbirlerine ve oradan da İnternet'e bağlamayı
öngörmektedir. Aynı şekilde, Milli Eğitim Bakanlığının bütün orta öğretim
kurumlarını kapsayan bir Okul-Net projesinden söz edilmektedir <http://www.meb.gov.tr>. İnternet'i Türkiye'de büyütmek amacıyla Ulaştırma
Bakanlığı bünyesinde "İnternet Üst
kurulu" adında bir kurul bile oluşturulmuş bulunmaktadır.
Ancak, bütün bu çalışmalar İnternet'in daha çok fiziki olarak,
o da çok yetersiz biçimde, büyümesi ile sonuçlanmaktadır. Muhteva, yani
İnternet'te kullanılacak bilgi konusu geri planda kalmış durumdadır. İnternet
üst kurulunun yapısı adeta bu sonucu doğurur niteliktedir. Kurul, çeşitli kamu
kurumları, İnternet servis sağlayıcı şirketler ve üniversitelerden gelen teknik
adamlar ve "kullanıcılar"ı temsilen gelen kişilerden oluşmaktadır. Kurulda,
muhtevanın yaratıcısı bilimci, yazar ve sanatçıları t emsil eden bir tek kişi bile bulunmamaktadır. Bu yüzden de
İnternet'in özellikle de sosyal ve kültürel boyutunun gündemde yeterince yer
aldığı söylenemez. Oysa, İnternet iletişimde bir devrim yaratmış durumda; zaman
yoğunlaştı, mekan ortadan kalktı. Dahası,
İnternet üzerinden gerçekleşen kişiler arası iletişimde dil engeli de aşılmak
üzere; İnternet'te bilgi arama motoru Altavista, aranılan bilginin bulunduğu sayfaları istenirse sekiz
ayrı dile tercüme edebilmektedir. Ancak, bu diller arasında Türkçe
bulunmamaktadır. Neden? Çünkü, Türkçe'den diğer dillere veya diğer dillerden
Türkçe'ye otomatik tercüme yapılması konusunda projeler yürütüyor olması gereken
dil bilimcilerimizin pek çoğu İnternet'in
sunduğu bu imkanın farkında bile değildir.
Sosyologlarımız bu yeni iletişim devrimi karşısında hazırlıksız yakalanmış
görünmektedirler. İnternet, felsefeci ve
hukukçularımızın literatüründe hak ettiği yeri henüz alamamıştır. FSEK'de
İnternet ve elektronik yayıncılığın adı bile geçmemektedir.
Bunun tabii bir sonucu olarak, İnternet Türkiye'de olması
gerektiği ölçüde gelişememektedir. Sayıları göreli olarak hızla artan Türk
İnternet kullanıcıları muhteva bakımından ne yazık ki şimdilik büyük ölçüde
dışarıya bağımlı durumdadır. Bu satırların yazarının yaptığı, Web siteleri
sayılarının karşılaştırılmasına dayalı bir araştırma, Türkiye'nin İnternet'te
tam bir bilgi yoksulu olduğunu göstermiştir[Acun 1998, ss. 89-92]. Buna göre,
Yunanistan'dan beş kat daha büyü k nüfusa
sahip Türkiye'de bulunan Web sitesi sayısı, Yunanistan'dakinin yarısından ancak
birazcık fazladır. Buna karşılık, ülkelerin bilimsel bilgi üretimindeki yerini
ölçmede kullanılan önemli göstergelerden biri olan Science Citation
Index (SCI)' de yer alan makale sayılarının
karşılaştırılması, bu iki ülkenin bu alanda hemen hemen başa baş olduklarını
göstermektedir. Aynı karşılaştırma İngiltere ile yapıldığında yine benzeri bir
sonuç çıkmaktadır: SCI'de yer alan makale sayısı bakımından İngiltere ile
Türkiye arasında (1995 rakamları ile) 27 kat
fark bulunmaktadır. Buna karşılık Web sitesi sayısı bakımından bu fark (Aralık
1997 rakamları ile) tam 85 kattır.
Kısaca, diğer alanlardaki gelişme ile kıyaslandığında
Türkiye'de İnternet'in muhtevası daha yavaş gelişmektedir. 2000'li yıllarda her
sektörde İnternet'in ne kadar önemli rol oynayacağı düşünülürse, şimdiki durumun
Türkiye'nin geleceği açısından pek parlak olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu
noktada haklı olarak şu soru sorulabilir: "peki bu durumu dü zeltmek için ne yapmak gerekir?" Bunun için her şeyden
önce, sosyal kültürel boyutu da ihmal etmeden, İnternet'in bütün yönleriyle ele
alınıp tartışılması gerekir. Bu çerçevede ele alınması gereken, İnternet'te
muhtevanın geliştirilmesi ile doğrudan alakalı konulardan biri de telif haklarıdır.
Telif Hakları Açısından İnternet’in
Özellikleri
Telif hakları, sağlam bir ekonomin alt yapısı olmanın yanında
mesela ABD'de aynı zamanda büyük bir endüstri koludur da. Bu endüstri, ABD
ekonomisine 1997 yılında 400 milyar dolarlık katkı yapmıştır ve en büyük ihraç
kalemlerinden biridir[Mann 1998, s. 57].
Rakamların böylesine büyük olduğu bir alanda yeni bir faktör olarak ortaya çıkan
İnternet büyük bir tartışma başlatmıştır. İnternet'in ve genel olarak dijital
medyanın telif hakları rejimi açısından tartışmaya yol açan özellikleri
nelerdir? Mevcut telif hakları rejimi, İnternet karşısında neden yetersiz
kalmaktadır? [Okerson 1996, Mann 1998, Loundy 1995, Larson 1995, Goldman 1998,
Coyle 1996]
Kolay çoğaltma ve dağıtım: Telif hakları rejimleri basılı
medya ile birlikte ortaya çıkmıştır. O dönemde eserlerin korsan kopyalarını
yapmak çok zordu. Bir eseri çoğaltabilmek için en azından bir baskı makinesine
ihtiyaç vardı; bu ise herkesin sahip olabileceği bir imkân değildi. Ayrıca,
bütün bir kitabı harf harf yeniden dizmek gerekiyordu. Dahası, korsan yayın
kolayca tespit edilebilir ve korsan yayıncılar cezalandırılabilirdi.
Yirminci yüzyılda yeni teknolojiler ortaya çıktı. Fotokopi,
audio ve video kaydediciler yaygınlaştı. Bütün bu teknolojiler telif hakkı
sahibi ile potansiyel korsan çoğaltıcı arasındaki ilişkiyi değiştirdi. Artık
herhangi ortalama bir insan da kitap ve makaleleri kopyalayabilmekte, hoşuna
giden müzik albümlerini ve televizyon programlarının kasetl ere kaydedebilmektedir. Ancak, yapılan kopyalar her zaman
orijinalinden daha düşük kalitede olmaktadır.
Dijital ortamdaki bir eserin ise, bir-iki tuşa dokunmakla hiç
masrafsız ve hiç kalite kaybı olmaksızın istenilen sayıda kopyası
yapılabilmektedir. Kopyadan kopya yapmak da kaliteyi hiç bir şekilde
etkilememektedir. Kolayca çoğaltabilmenin yanında, dijital medyanın bir diğer
özelliği de kolay iletimdir. Elektronik posta (e-mail) yoluyla telif hakkına
konu olan bir eser binlerce kişiye postalanabilmekte ve ya Web aracılığıyla potansiyel olarak milyonlarca kişinin
erişimine açık hale getirilebilmektedir.
Eser türlerinin eşitliği . Dijital medyanın bir başka
özelliği ise, telif hakkına konu olan eser kategorilerinin eşitliğidir. Bütün
telif hakları kanunları, eserleri ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri,
sinema eserleri vs. gibi kategorilere ayırır. Eser türüne göre de çeşitli
kurallar ve istisnalar uygulanır. Eser türleri arasında kesin çizgiler
olmamasına rağmen genelde eser türlerini birbirinden ayırmak çok zor değildir. Dijital ortamdaki bütün eserler
teknik bakımdan birbirinin aynıdır: Bilgisayar ortamında bütün bilgiler "bit"
adı verilen 0 ve 1'lerin kombinasyonlarıyla temsil edilir. Telif hakları
kanunları açısında "ilim ve edebiyat eseri" kategorisine giren yazılım programlarının kendileri de
bilgisayarda "bit" kombinasyonları halinde saklanır. Bu kombinasyonlar,
bilgisayar programları tarafından okunup işlenir. Ortaya çıkan sonuç herhangi
bir türden eser olarak görülebilir: bir sinema eseri, bir ilim veya
edebiyat eseri, bir müzik eseri…
Yeni eser türleri: bilgisayar oyunları, sanal gerçeklik
uygulamaları. Bilgisayar oyunları popüler olarak mevcut teknolojilerin en
önde gelenlerindendir. Bunlar ses ve hareketli görüntü (animasyon, film) ve
metin (text) gibi birden çok türden veriyi (multi-medya) etkileşimli bir oyunda
birleştirmektedir. Aynı şekilde, sanal gerçeklik (virtual reality) de hem
eğlence amacıyla hem de bilimsel amaçlı kullanılmaktadır. Dahası, Web
teknolojisi, sanal gerçeklik ve bilgisayar
oyunlarında kullanılan multi-medya teknolojisinin İnternet üzerinde
uygulanmasına imkân vermektedir. Web kullanarak elektronik dergi ve kitaplar
okunabilmekte, müzik dinlenebilmekte, canlı video ve televizyon yayınları
izlenebilmekte, bilgisayar oyunları
oynanabilmektedir. Kısaca, bir İnternet servisi olan Web bütün diğer basın,
yayın ve dağıtım teknolojilerini bünyesinde bütünleştiren ama onlardan tamamen
farklı bir teknoloji olarak ortaya çıkmaktadır.
Etkileşimlilik ve değişkenlik. İnternet'in diğer
teknolojilerden en temel farkı ise etkileşimli ve değişken olmasıdır. Web
sayfaları arasında gezinilebilir, e-posta gönderip alınabilir, form doldurulabilir, kişiler kendi bilgisayarında kullanmak üzere bilgi
ve program çekebilir ve başkalarının görmesi ve
kullanması için bilgi ve program koyabilir. Ancak, İnternet'ten alınan bilginin
bütünlüğünü korumak mümkün olamamaktadır. Basılı bir kitap nüshasını satın alan
bir kişi, onda istediği değişikliği yapabilir; üzerine notlar alabilir,
sayfalarını yırtabilir, hatta yakabilir. Ancak, onu o haliyle çoğaltıp dağıtmak
olacak iş değildir. Elektronik ortamdaki bilgi ise çok kolayca değiştirilip
dağıtılabilir. İnternet'ten alınan bir makale, bazı kısımları yazarından izinsiz
değiştirildikten sonra tekrar İnternet'e
konabilir ve bundan da hiç kimsenin haberi olmayabilir.
Doğrusal olmama. Web teknolojisinin diğer teknolojilere
göre en önemli avantajı ise doğrusal olmamasıdır. Çoğu kitap ve filmler tek
yönde okunacak veya seyredilecek biçimde tasarlanmışlardır. Ancak web sayfaları
farklıdır. Web sayfaları dinamik tarzda birbirlerine bağlanabilir. Mesela,
Amerikan telif hakları kanunundan bahsederken bu kanunun Kongre Kütüphanesi’nin web
sitesinde bulunan elektronik versiyonuna bir bağlantı yapılabilir. Kullanıcı da
isterse bu bağlantı yoluyla söz
konusu kanuna erişerek inceleyebilir. İnternet üzerinde bulunan pek çok kaynak
bu şekilde kullanılabilir. Böylece, diğer basım ve dağıtım teknolojilerinden
farklı olarak, tamamen talebe dayalı bir çoğaltma gerçekleşmiş olmaktadır. Bu
bağlantılı metinlerin (hipertext) bir bakıma yeni bir yazarlık biçimi ortaya
çıkardığı söylenebilir.
Sınırlar
üstü (transborder) kapsam: Telif hakları
kanunlarında korunan eselerin türleri ve korumanın kapsamı ülkeden ülkeye
farklılık göstermektedir.
İnternet’in sınırlar üstü konumu, bu farklılıklardan doğan telif hakları
uyuşmazlıklarına yeni bir boyut getirmiş bulunmaktadır.
Gelişmiş Ülkelerde Tartışma ve Düzenlemeler
Dijital ortamdaki eserlerin telif
haklarının korunması problemine, şifreleme (encyription), "metering" ve dijital
imza gibi metotlarla teknoloji kendi çözümünü getirirken, İnternet'in yaygın ve
yoğun kullanıldığı gelişmiş ülkelerde hukuki zeminde bu metotlara destek olan
yeni düzenlemelere gidilmiş veya bu yönde çalışmalar yapılmaktadır. İnternet'in
gelişmesi bütün dünyada büyük bir hızla devam ettiği bir sırada problemin
bütünüyle çözülmüş olduğu söylenmez. Bu yüzden, söz konusu ülkelerde problem
bütün yönleriyle ve taraf olan bütün
kesimler (yazarlar ve sanatçılar, yayıncılar ve tabii ki halk) göz önüne
alınarak tartışılmaya devam edilmektedir. Bu tartışmalarda gözetilen amaç,
muhteva yaratanların yani bilimci, yazar ve sanatçıların ve yazılım
tasarımcılarının haklarını koruyarak,
İnternet'in sadece fiziki açıdan (bağlı bulunan bilgisayar sayısı, kullanılan
kablonun uzunluğu vs) değil fakat aynı zamanda yüklü bulunan bilgi açısından da
büyümesini, nihai olarak da bilim ve faydalı sanatların gelişmesini temin
etmektir.
Yazının bu bölümünde, bu alanda gelişmiş ülkelerde özellikle
ABD'de yapılan tartışma ve hukuki düzenlemeler ele alınacaktır. Türkiye'de hemen
hemen hiç gündeme gelmemiş olmasına rağmen, konu ABD'de İnternet'in yaygın
olarak kullanılmaya başlandığı 1990'lı yıl lardan itibaren kütüphaneciler, eğitimciler, yazarlar,
bilimciler ve yayıncılar gibi konuya taraf bütün kesimlerce yoğun olarak
tartışılmıştır. ABD'de yeni kabul edilen Digital Millennium Copyright
Act bu tartışmaların bu bir ürünüdür. Bu kanun,
ABD’nin önceki Telif Hakları Kanununu İnternet'i dikkate alarak
güncelleştirmektedir. Bu bölümde esas olarak bu kanunun kabul edilmesine giden
süreç ele alınacaktır.
İnternet'in yukarıda sıraladığımız bu özellikleri, İnternet’te
telif hakları konusunda Batıda özellikle ABD’de iki farklı görüş ortaya
çıkarmıştır. Birinci görüşe göre, İnternet’le birlikte basım teknolojisine
dayalı telif hakkı rejimleri tamamen geçersiz olmuştur. İkinci görüşe göre ise,
telif hakkı rejimi geçerliliğini korumaktadır, değişen bir şey yoktur; bazı değişikliklerle mevcut telif hakları
kanunları yeni duruma uyarlanabilir. Bu görüşlerin dayandığı gerekçeler aşağıda
kısaca açıklanmıştır.
Azınlıkta olan bir grup entelektüel tarafından benimsenen
birinci görüş, İnternet'in temel bir değişime yol açtığını ileri sürmektedir.
Buna göre, basım teknolojisinden kaynaklanan telif hakları ile ilgili yerleşik
anlayışlar eskimiştir. Telif hakkının kabul edilip, telif ücreti ödenmesi
uygulaması basım teknolojisiyle ortaya çıktı. Elektronik çoğaltma t ekniklerinin ortaya çıkmasıyla bu uygulama işlemez hale
geldi. Elektronik yayıncılık, 18. yüzyıl matbaalarından çok, telif hakkının hiç
uygulanmadığı, sözlü iletişime benzemektedir [Pool 1984, s. 214]. Bu görüşün
savunucularından Electronic Frontier Foundation'ın kurucularından John Perry Barlow’a göre, elektronik
bilgi şaraba benzemektedir, telif hakkı rejimi ise şişeyi korumaktadır.
İnternet'te şişe yoktur. Fikirleri fiziki
hale getirmeden iletebilme kabiliyeti, korunma sağlanacak sınırları önemli
ölçüde belirlemektedir. Telif hakkı rejimi, kitap gibi fiziki olarak tespit
edilmiş eserleri korumaktadır. Barlow'a göre dijital çağda "bilgi özgür olmak
istemektedir". İnternet bugün erişmiş olduğu olağanüstü büyüklüğe herhangi bir
hukuki düzenleme olmadan gelmiştir; bundan
sonra da böyle bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur[Barlow 1994].
Amerika'da çoğunlukta olan diğer gruba göre ise mevcut telif
hakları rejimi İnternet için de geçerlidir. Bu görüşe uygun olarak, ABD
hükümeti, uygulamanın nasıl yapılacağına rehberlik yapacak bir kanun
hazırlanmasına temel teşkil edecek bir rapor hazırlamak üzere Fikri Mülkiyet
Çalışma Grubu (FMÇG) oluşturmuştur. Başkanlığını Bruce Lehman'ın yaptığı, 25
kişiden oluşan bu gurup tarafından hazırlanan rapor, 1994 ortalarında
taslak olarak, 1995 Eylülünde ise White Paper adıyla yayınlamıştır. Yeni kanunlaşan Digital
Millennium Copyright Act esas olarak
bu rapora dayalıdır.
FMÇG raporunu hazırlarken, ABD’nin değişik yerlerinde
toplantılar yaparak okuyucular, yayıncılar, kütüphaneciler ve eğitimciler gibi
konuyla ilgili herkesten görüş almıştır. Ayrıca, isteyenler posta, faks ve
elektronik posta yoluyla görüşlerini bildirmişlerdir.
FÇMG esas olarak şu sorulara cevap bulmaya çalışmıştı:
Elektronik ortamdaki (dijital) bir çalışma ne zaman sabitleşip eser haline
gelmektedir? (ABD Telif Hakları Kanunu, somut bir medyada sabitleştirilmiş özgün
ifadeyi korumaktadır .) Muhtevanın elektronik
yoldan iletimi yayım demek midir? Ağ ve servis sağlayıcılar taşıyıcı, dağıtıcı
ya da yayımcı olarak mı kabul edilmelidir? İzinsiz çoğaltmayı
engelleyen şifreleri ve parolaları çözen teknikler geliştirmek, ithal etmek,
dağıtmak yasaklanmalı mıdır?
FÇMG bu sorulara cevap arama
sürecinde ilgili bütün kesimlerle görüşmüş ve sonuçta şu tavsiyelerde
bulunmuştur (özet olarak):
İletim hakkı. Buna göre, iletim (transmission) kopya
yapmakla eşdeğerdir; İnternet'te web sayfalarına her erişimde veya bir bağlantı
takip edildiğinde bir kopya yapılmaktadır. Çünkü , web sayfalarına her erişmede o sayfada bulunan bilginin
bir kopyası, o sayfanın bulunduğu bilgisayardan kullanıcının bilgisayarına
transfer edilmektedir. Yani, eser çoğaltılmaktadır. Basılı bir kitap almak
isteyen kişi, kitabı almadan önce inceleyebilir, sayfalarını karıştırabilir ve
belli kısımlarını ayak üstü okuyabilir.
Yani, kitabı almadan önce ona bir göz atabilir. Ancak, İnternet üzerindeki
dijital eserlere bir göz atmak bile o eserin iletimini, yani çoğaltılmasını
gerektirmektedir.
Telif hakları kanununa göre bir eser, telif hakları sahibinin
izni olmadan çoğaltılamaz. Öyle ise, her erişimin yani çoğaltmanın bedeli telif
hakkı sahibine ödenmelidir.
Şifre, parola gibi izinsiz erişimi engelleyen tedbirleri aşmaya
yarayan teknolojinin yasaklanması . İnternet üzerindeki eserlerin telif hakkı
sahipleri, eserlerine izinsiz erişimi, şifreleme (encryrption), parola
vs. gibi tekniklerle engelleyebilirler. Bu koruma
engellerini aşmak, telif hakkının ihlalidir. Böyle bir ihlalde kullanılabilecek
her türlü aracın üretimi, ithali ve dağıtımı yasaklanmalıdır.
İlk satış (first sale) doktrininin yalnızca fiziki eserlerle
sınırlandırılması. İlk satış doktrinine göre, bir eserin nüshasına sahip
olan kişi, onu istediğine satabilir, hibe edebilir ve uygun gördüğü biçimde dağıtabilir. Rapora göre, dijital
bir eserin İnternet üzerinden bir başkasına
gönderilmesi, aslı silinse bile, alan kişinin bilgisayarında yeni bir kopya
oluşturacaktır. Bu yüzden ilk satış doktrini dijital eserlere
uygulanmamalıdır.
Servis sağlayıcıların potansiyel sorumluluğu. Kullanıcılara
ücret karşılığında İnternet erişimi sağlayan şirketlere İnternet servis
sağlayıcıları (ISS) adı verilmektedir. ISS sırf kullanıcıların telif hakkına
konu olan bilgileri kendi bilgisayar sistemleri üzerinde saklama ve
iletmelerinden dolayı sorumlu olmaları söz konusu olabilecektir.
İnternet'te çok sıkı bir telif hakları rejimi öngören raporun
bu tavsiyeleri, büyük yayıncı şirketleri memnun etmiştir. Onlara göre, sıkı bir
telif hakları rejimi olmaksızın, İnternet'te erişilmeye değecek bir muhteva
geliştirmek zaten mümkün değildir.
Ancak, raporun tavsiyeleri,
kütüphaneciler, eğitimciler ve bir kısım hukuk bilimcilerinin eleştirilerine
muhatap olmuştur. Onlara göre rapor, "iletim" gibi teknik bir olayı kopya yapmak
şeklinde yorumlayarak, büyük yayıncı şirketlerin lehine taraf tutmuş, dürüst
kullanım doktrinini yok saymıştır. Yukarıda
da açıklandığı üzere dürüst kullanım doktrini, basitçe, telif hakkına konu olan
bir eserin bir kısmını, eğitim, bilim ve ticari olmayan kişisel kullanım
amacıyla sahibinin izni olmaksızın çoğaltılmasına imkan vermektedir. Dijital
eserlerin iletiminin çoğaltma sayılması, pratikte, hem ilk satış doktrinin hem
de dürüst kullanım doktrinini yok saymaktadır. ABD telif hakları rejimlerinin
asıl amacı, sanılanın aksine, yazarları ve yayıncıları zengin etmek
değil, yazar ve mucitlerin, yazı ve icatları
üzerindeki haklarını sınırlı bir süre için garanti altına alarak, bilim ve
faydalı sanatların gelişmesinin temin etmektir. Dürüst kullanım, telif hakkı
denkleminin diğer tarafıdır: halk, fikri mülkiyet ürünlerini okuyabilir, gözden geçirebilir, iktibas yapabilir, bazı
kısımlarını eğitimde veya kişisel kullanım amacıyla çoğaltabilir. Dürüst
kullanım ilkesi olmadan telif hakkı asıl amacına hizmet edemez. İlk satış ilkesi
olmadan da kütüphaneler dijital eserleri ödünç vermezler ve fonksiyonlarını kaybederler[Coyle 1996].
Kütüphaneci, eğitimci ve bazı hukukçu bilim adamlarının bu
itirazlarına rağmen Lehman raporunun tavsiyeleri uluslararası düzeye de
taşınmıştır. 1996 yılı Aralık ayında İsviçrenin Cenevre şehrinde, World Intellectual Property Organisation
(WIPO) (Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) önderliğinde bir diplomatik konferans toplanmış ve 150
ülke tarafından benimsenen iki antlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmalardan ilki
WIPO
Copyright Treaty (Telif Hakları
Antlaşması), ikincisi ise WIPO Performances
and Phonograms Treaty'dir (İcracı
Sanatçı ve Fonogram Antlaşması) . Bu
antlaşmaların İnternet'in sınırları kaldırdığı bir çağda ABD eserlerine gerekli
korumayı sağlaması öngörülmüştür.
Bu antlaşmalar, antlaşmaya imza atan bütün ülkelerin telif
hakları kanunlarına ve tabii bu arada ABD
telif hakları kanununa iki ilave yapılmasını gerektirmektedir. Bunlardan
birincisi, dijital ortamdaki eserleri korumak ve çevrimiçi (on-line)
lisanslamayı garantilemek için kullanılan şifreleme gibi tekniklerin korsanlar
tarafından kırılması ihtimaline karşı tedbir getirmektedir. Buna göre, böyle bir
faaliyette bulunmak kanun dışı olmaktadır. Ayrıca, telif hakkına konu eserleri
koruyan şifreleri kırmakta kullanılan araçların üretimi ve satışı da
yasaklanmaktadır.
WIPO anlaşmalarının gerektirdiği diğer ilave, sahtecilik ve
yanlış bilgilendirmenin önlenmesi suretiyle elektronik pazarın dürüstlük ve
güvenilirliğinin korunmasını amaçlamaktadır. Bu ilave, telif hakkı ihlalini
teşvik etmek, buna aracı olmak, mümkün kılmak veya yapılmış bir ihlali gizlemek
maksadıyla bir eserin başlığı ve yazarının adı gibi telif hakkı yönetim
bilgisini kasıtlı olarak yanlış vermeyi yasaklamaktadır. Bu ilave ayrıca, telif
hakkı yönetim bilgisini kasıtlı olarak silme veya değiştirmeyi de
yasaklamaktadır. Böylece, hem tüketicilerin yanlış bilgilenmeden korunması hem
de yazar ve telif hakkı sahiplerinin özel lisans sözleşmelerine korsanlar
tarafından müdahalenin önlenmesi hedeflenmiştir.
Bu ilaveler, Digital
Millennium Copyright Act'in 28 Ekim 1998 tarihinde Başkan Bill Clinton tarafından onaylanmasıyla resmen
kanunlaşıp yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Birliği (AB) de, sözü edilen iki WIPO antlaşmasının
hükümlerinin üye ülkelerde uygulanmasını sağlamak üzere 10 Aralık 1997 de taslak
bir direktif hazırlamıştır. Bu direktifte daha sonra değişiklik yapılmıştır (21 Mayıs 1999). Bu direktifin söz konusu iki
versiyonu da, Avrupa birliği komisyon üyelerinin
konu hakkındaki yorumları ile birlikte AB Web sitesinden alınabilir:
<http://europa.eu.int/comm/dg15/en/intprop/intprop/>.
Türkiye'de Yapılabilecek Düzenlemelerle İlgili
Öneriler
İnternet çağında telif haklarıyla ilgili olarak Türkiye'de
yapılabilecek düzenlemeler, aşağıda eğitim boyutu, teknolojik boyut, ve hukuki
ve idari boyut olmak üzere üç başlık altında ele alınmıştır. Bu başlıklar
altında getirilen öneriler kesin reçeteler değildir. Aksine, konunun çok boyutlu
ve karmaşık olduğunu gösterip yapılacak kapsamlı tartışma ve araştırmalara zemin
hazırlama amacını gütmektedir. Bu boyutlar birbirleriyle yer yer örtüşmektedir.
Eğitim boyutu . Türkiye'de telif hakları konusunda yaygın bir bilgisizlik ve buna bağlı
olarak da yaygın telif hakları ihlallerinin olduğu bir gerçektir. IV. Ulusal
Yayın Kongresi çerçevesinde oluşturulan "telif hakları sorunları" komisyonu, bu
durumu göz önüne alarak, telif haklarının üniversitelerin ders programlarında zorunlu ders olarak
okutulmasını önermiştir[Kınacıoğlu ve diğerleri 1998, s.19]. Bu öneri haklı bir
gerekçeye dayanmakla birlikte, oldukça abartılıdır. Telif hakları konusunda
müstakil bir ders yerine, konunun, YÖK tarafından Türkiye'deki üniversitelerde, bütün bölümlerde
zorunlu olarak okutulması planlanan enformatik dersi (3)
kapsamında öğretilmesi daha gerçekçi olacaktır. Böylece öğrenciler, İnternet ve
telif haklarını aynı ders kapsamında öğrenmiş olacaklar, bu da yan ürün olarak,
İnternet'in mevcut telif hakları rejimleri açısından ortaya çıkardığı
problemleri yakından tanıyanların sayısını arttıracaktır. Bu da, potansiyel
olarak çözüm üzerinde düşünenlerin sayısının artması demektir. Aslında, telif
hakları konusundan bahsetmeyen bir
enformatik dersi zaten eksik olacaktır.
Bu arada, toplumun telif hakları konusunda bilgilendirilmesi
ile ilgili olarak bilim ve sanatla ilgili
meslek birliklerine ve yazar kuruluşlarına da büyük görev düşmektedir. Bu
bakımdan aktif bir kuruluş, kısaca İLESAM olarak bilinen Türkiye İlim ve
Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’dir. İLESAM, Hacettepe Üniversitesi ile
işbirliği yaparak bir web sitesi hazırlatmıştır. Bu web sitesinde <http://www.ilesam.hacettepe.edu.tr> telif hakları ile ilgili Türkçe mevzuat ve araştırmalar
yanında, bu alanda İnternet üzerindeki diğer yayınlara bağlantılar
bulunmaktadır. Benzeri çalışmaların diğer yazar kuruluşlarınca da yapılması
konunun toplumda yaygın eğitimine katkı yapacaktır.
İLESAM örneğinde de görüldüğü üzere , telif hakları konusunda düşük maliyette yaygın eğitim
verilebilecek ve genelde kamu oyunu bilgilendirmede kullanılabilecek en iyi
araçlardan biri de İnternet’in kendisidir. Ancak, bu aracın etkili olabilmesi,
yaygın ve güçlü bir İnternet alt yapısı olmasına bağlıdır. Bu konu aşağıda
teknolojik boyut adı altında ele alınmaktadır.
Teknolojik Boyut. İnternet alt
yapısının bütün Türkiye'de yaygınlaştırılıp, erişim maliyetinin şimdi olduğundan
daha aşağıya çekilmesi gerekmektedir. Bu da tabiidir ki kamu ve özel sektörün
her ikisinin katkılarıyla daha kısa sürede geçekleştirilebilir. Buradan, bu iki
sektörün rekabetçi bir ortamda varolabilmesi için gerekli düzenlemelerin vakit
geçirmeden yapılması gerektiği açık olarak
ortaya çıkmaktadır. İnternet alt yapısının yaygınlaştırılması konusunda ULAKNET başarılı bir örnektir.
ULAKNET sayesinde bir yıl gibi göreli olarak kısa bir süre içinde Türkiye’deki
üniversitelerin hemen tamamı bir omurga üzerinden birbirlerine ve İnternet'e
bağlanmıştır. Ancak ne yazık ki, üniversitelerin kendi yerel ağlarını tam olarak
oluşturamamış olmaları yüzünden ULAKNET'ten yeterince faydalanamadıkları
görülmektedir. Bunun bir örneği, bu
satırların yazarının mensubu olduğu Hacettepe Üniversitesidir. Bilgisayarlaşma
konusunda bir politika ve plan yokluğundan dolayı bu üniversitedeki pek çok
bölüm ve enstitü hâlâ kampus ağına bağlı değildir. Bağlı olanların önemli bir
kısmı da bunu tamamen kendi çabalarıyla
gerçekleştirmişlerdir; öğretim elemanlarının
kendi aralarında para toplayıp, özel olarak
buldukları teknisyenlere kablo çektirerek kampus ağına ve dolayısıyla İnternet'e
bağlanabilmişlerdir.
YÖK'ün zamanla gözden geçirilmek kaydıyla üniversiteler için
standart bir bilgi işlem alt yapısı belirlemesi ve üniversiteleri bu
standardın altında kalmamaları konusunda
denetlemesi, bazı üniversitelerde bu konuda görülen vizyonsuzluk ve hatta ihmale
çare olabilir.
Hukuki ve İdari Boyut. Kesin çizgilerle ayırmak güç olmakla
birlikte, İnternet muhtevasının gelişmesinin temelinde iki farklı motivasyonun
yattığını söylemek mümkündür. Bir, kar etme isteği; iki, paylaşma ve öğrenme
isteği. Türkiye'de İnternet’le ilgili hukuki ve idari düzenlemeler yapılırken bu
iki mo tivasyon da göz önünde
bulundurulmalıdır. Tıpkı Amerika'da yapıldığı gibi, bir önceki bölümde sözü
edilen iki WIPO antlaşmasına Türkiye'nin de taraf olarak FSEK'in bu antlaşmalar
uyarınca güncelleştirilmesi, elektronik pazarın dürüstlük ve güvenilirliğini
sağlayacaktır.
Buna göre,
- dijital ortamdaki eserlere erişimi kontrol etmek için kullanılan şifreleme
gibi tekniklerin korsanlar tarafından aşılması faaliyetini;
- şifreleme gibi koruyucu teknikleri aşmada kullanılan araçların üretimi ve
satışını; ve
- telif hakkı ihlalini teşvik etmek, buna aracı olmak, mümkün kılmak veya
yapılmış bir ihlali gizlemek maksadıyla telif hakkı yönetim bilgisini kasıtlı
olarak yanlış vermeyi, silme veya değiştirmeyi engelleyen hükümler FSEK'e
ilave edilmelidir.
Böylece yatırımcılar (telif
hakları sahipleri), korsanların müdahalesinden korunmuş olarak, özel lisans
sözleşmeleri yoluyla, yaptıkları yatırımın karşılığını alabileceklerdir. Bu da
sonuç olarak İnternet muhtevasına ticari yatırımı teşvik edecektir.
Hukuki alandaki bu düzenlemeyi
destekleyici bir düzenleme İnternet'te yapılan yayınlar için uygun tescil
mekanizmalarının kurulmasıdır. Bu mekanizmalarla özgün eserlerin diğerlerinden
ayırt edilerek, telif hakları ihlallerinin saptanması sağlanabilir. Tescil
mekanizmaları, ifade özgürlüğünü engellememek için bilim ve sanatla ilgili
meslek birliklerince onaylanacak uzmanlar tarafından oluşturulmalıdır [Küçük ve
diğerleri 1998, s. 77].
Hukuki ve idari alandaki bu düzenlemeler yapılırken öğrenme ve
paylaşma amaçları da mutlaka göz önüne alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, İnternet
muhtevasının önemli bir kısmı tamamen paylaşma ve değişim motivasyonu ile
hareket bireyler ve gönüllü kuruluşlar ve öğrenmeyi teşvik amacıyla hareket
eden, üniversiteler, kütüphaneler, müzeler, arşivl er gibi kurumlar tarafından geliştirilmiş ve
geliştirilmeye devam edilmektedir.
Bu açıdan, özellikle, Türkçe'nin ve tarihi ve kültürel mirasın
korunması na ve geliştirilmesine ve/veya
Türkiye’nin dünya tanıtılmasına katkı yapacak veri tabanlarının oluşturulup
ücretsiz olarak Web üzerinden kullanıma sunmayı hedefleyen projelere mali destek
sağlanması, bu tür kaynakları gönüllü olarak hazırlayan veya katkıda bulunan
akademik personelin çalışmalarının akademik yükseltmelerde değerlendirmeye
alınması yerinde olacaktır. Serbestçe ve
kolayca erişilebilen faydalı bilgi kaynaklarının varlığı İnternet kullanımının
yaygınlaşmasını sağlayacağı tartışmasızdır.
Son olarak, İnternet Üst Kurulu 'nun "Türkiye'de İnternet'in altyapıdan başlayarak tüm
boyutları ile kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini belirlemek, bu hedeflere
erişmek için gerekli stratejik ve taktik ulusal kararların alınması ve
uygulanması sürecinde danışmanlık görevini yürütmek, uygulamada gözlenen
aksaklıkları belirlemek ve giderilmesi için öneriler oluşturmak, konu ile ilgili birimler arasında eşgüdüm
sağlamak, gelişme, yaygınlaştırma, hizmet üretimi konularında düzenleyici
öneriler oluşturmak ve uluslararası gelişmeleri yakından izleyerek ülke
çıkarlarını korumak" olarak belirlenen amaçlarının kulağa hoş gelen söylemler olmaktan çıkartılıp bütünüyle
gerçekleştirilebilmesi için bu kurulda mutlaka İnternet'in sosyal, kültürel ve
hukuki boyutları üzerinde çalışan uzmanlara ve bilim ve sanatla ilgili meslek
birlikleri ve yazar kuruluşlarının temsilcilerine de yer
verilmelidir.
Notlar
*Bu makalenin taslağını okuyarak geliştirilmesi yönünde
önerilerde bulunan Doç. Dr. Yaşar Tonta'ya Teşekkür ediyorum.
1-Ancak, telif hakları tarihi üzerinde çalışan
bilim adamları, ABD'de telif hakları kanunun ilk kez 1790 yılında kabul edilmiş
olmasına rağmen, ABD’li yayıncıların 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında telif
hakları konusunda o kadar da titiz davranmadıklarını, özellikle de İngiltere'den
ithal edilen kitapları İngilizlere hiç bir telif ücreti ödemeden basıp
dağıttıklarını söylemektedirler; mesela bkz. [Goldstein 1994, s. 182].
2-Ancak, son yapılan değişikliklerin hepsinin isabetli olmadığı
anlaşılmaktadır. Özellikle, FSEK 42. maddedeki "aynı alanda birden çok meslek
birliği kurulabileceğine" ilişkin değişiklik, eser sahiplerinin haklarının
korunması, güçsüz, zayıf ve bilgi açısından yetersiz birtakım birliklerin eline
geçme ortamını yaratmıştır, bkz. [Kınacıoğlu 1999, ss. 6-8]. Kınacıoğlu'nun bu yazısına
yapılan diğer isabetsiz değişiklikler ve FSEK'in genel bir eleştirisi için de
başvurulabilir. Bu yazının elektronik versiyonu İLESAM Web sitesindedir:
<http://www.ilesam.hun.edu.tr/kinacioglureform.html.>
3-Bkz. YÖK'ün web sitesinde <http://www.yok.gov.tr> bulunan
"Bugünkü Durum" başlıklı raporun
"Türkiye Üniversiteleri İçin Bilişim Eğitimi Programları Geliştirilmesi "
başlıklı kısmı.
Kaynakça
[Acun 1998] Ramazan Acun, "Bilim, Bilgi Teknolojisi ve
Türkiye", Milli Kültürler ve
Küreselleşme, Yayınan
hazırlayanlar: Bahaeddin Yediyıldız, Çağatay Özdemir ve
Fahri Unan, Konya 1998, ss. 83-92. (Erişim: 6.5.1999).
[Barlow 1994] John Perry Barlow, "The Economy of Ideas:
Selling Wine Without Bottles", Wired, March 1994.
(Erişim: 6.5.1999).
[Coyle 1996] Karen Coyle, "Copyright in the Digital
Age". (Erişim: 6.5.1999).
[Goldman 1998] Eric Goldman, "Intellectual Property
Protection Regimes in the Age of the Internet" <http://blake.oit.
unc.edu/copyright1.html> (Erişim:
6.5.1999).
[Goldstein 1994] Paul Goldstein, Copyright's
Highway: From Gutenberg to the Celestial Jukebox, Hill and Wang, New York,
1994.
[Kınacıoğlu 1998] Naci Kınacıoğlu, "Telif Hukukunda
Reform Yapma Gereği Üzerine", İLESAM Haber Bülteni , 44(Ocak-Mart 1998) ss. 6-8.
[Kınacıoğlu ve diğerleri 1998] Naci Kınacıoğlu ve
diğerleri, "Telif Hakları Sorunları Komisyon Ra poru",16-19 Aralık 1998 IV.
Ulusal Yayın Kongresi, komisyon Raporları, Ankara
1998.
[Küçük ve diğerleri 1998] Mehmet Emin Küçük ve diğerleri,
"Yayıncılıkta Yeni Ufuklar: Elektronik Yayıncılık ve Yayıncılık Eğitimi Komisyon
Raporu", 16-19 Aralık 1998 IV. Ulusal Yayın Kongresi Komisyon
Raporları, Ankara 1998.
[Larson 1995] Megan J. Larson, "Copyright
in Cyberspace".
[Loundy 1995] David J. Loundy, "Revising the Copyright Law
for electronic Publishing", the John Marshall Journal of Computer and
Information Law, Volume 14 (October, 1995) (Erişim 6.5.1995).
[Mann 1998]Charles C. Mann, "Who Will Own Your Next Good
Idea?", The Atlantic Monthly,
282/ 3 (September 1998). (Erişim 6.5.1995).
[Okerson 1996] Ann Okerson, "Who Owns Digital
Works", Scientific American, 7 (July 1996) (Erişim: 6.5.1999).
[Pool 1983] Ithiel de Sola Pool, Technologies of
Freedom, 1983.
[UNESCO 1987] UNESCO, Telif Haklarının Temel İlkeleri, Çev. Çiğdem Yıldırım, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Fikir ve Sanat Eserleri Dairesi Başkanlığı Yayını, Ankara
1987.
|