A-GENEL OLARAK
I-Adalet Kavramı ve Adaletin
Dağıtılması
Toplu yaşam ihtilaf doğuran bir
mekanizmadır. İnsanlar bu ihtilaflarını çözmeden huzur bulamazlar ve yaşamlarını
sürdüremezler. Çıkar hırsı ile kızışan insanları teskin eden, birbirleriyle
kaynaştıran, yöneticilere nüfuz ve itibar sağlayan biricik tılsım “adalet”tir.
Adalet mülkün ve tüm uygar erdemlerin temeli (Justitia fundamen tum regnorum), hukukun
idesidir. Hukuk adalete yönelmiş toplumsal yaşam düzeni, özgürlük ve barişin
önşartidir.
Hukuki bir kavram olarak adalet;
herkesin kanun önünde eşit sayilmasi, firsat eşitliginin bulunmasi, herkese
kişiligini geliştirme imkani verilmesi, buna engel olan maddi ve manevi sebeplerin
ortadan kaldirilmasi, her türlü imtiyaz ve keyfiligin önlenmesidir.
Hukuk devleti ise; evrensel hukuk
kurallari ve kendi koydugu normlara bagli olan yöneten ve kanun koyanlarin
kendilerini hukuka riayet mecburiyetinden istisna etmedikleri, görev geregi olmadan
hususi mevki saglamadiklari devlettir.
Hukuk devleti ve düzeninin asil
güvencesi vatandaşin kanuna olan saygisi ve itaat duygusudur. Ancak normlarin
mevcudiyeti ihtilaflari kendiliginden çözmez. Düzenin kalici olabilmesi için
yaptirim öngörmesi ve bunu uygulayan nitelikli hukukçularin bulunmasi zorunludur.
Günümüzde iyi hukukçu
yetiştirmek dünyanin en önemli sorunlarindan biridir. Özellikle geri kalmiş
ülkelerde kamu otoritesini kullanan meslek mensuplari kendilerine taninan yetkileri
halka daha iyi hizmet etmek için kullanmak yerine bir ayricalik olarak algilayip,
keyfi uygulamalara sapmaktadirlar. Daha kötüsü adaletin dagitimi ile yetkili ve
görevli olan hakimler de işin farkinda olmadan hakim bagimsizligi ve teminati
gibi kavramlarin arkasina, iş yükü fazlaligi gibi bahanelere siginarak
görevlerini zamaninda ve hakkiyla ifadan geri kalmaktadirlar.
Davalarda çatişan menfaatler
arasindaki adalet denilen dengeyi bulacak ve dagitacak olan hakimler siradan kimseler
olamazlar. Gerçek adaleti yasalar degil, hakimler dagitir. Hukuk Devleti
uygulamasinda ve hukukun ilerlemesinde iyi yasalar yaninda hakimlerin isabetli karar
vermeleri önemli yer tutar. Yalniz en mükemmel yasa kötü uygulayici yüzünden
büyük yikintilara sebep olur. Adaleti dagitan hakimin yapacagi haksizlik diger
memurlarin haksizliklarindan daha korkunç, açtigi yara daha derin olur. Adaleti
gerçekleştirmek için yilmadan, usanmadan çaba gösterecek bilgili, ahlakli, yasalara
ve vicdanina bagli erdemli hakimler hem milletin huzuru hem de devletin bekasinin
teminatidirlar.
Yukaridaki vasiflar yaninda
hükümlerin isabetli olmasi için hüküm veren hakimin peşin hükümlü, yorgun hasta
ve düşünceli olmamasi, inatçilik etmemesi, şaşkinlik göstermemesi, karakterli
ve kendine hakim olmasi gerekir.
II-Yargilama Içinde Hakimin
Yeri
“Hakim beynennas vuku bulan
dava ve muhasamayı ahkam-ı meşruasına tevfikan fasl ve hasm için taraf-ı sultaniden
nasb ve tayin edilen zattır.”
Hukuk davalarında; Medeni
usul hukukunda kişisel çıkarlar ön planda olduğu için taraflar davanın malzemesini
ve delilleri mahkeme önüne taşımak zorundadırlar. Tarafların davaya son vermek
yetkileri vardır. Tarfların ihtilaf konusu yapmadıkları konuları hakim kendiliğinden
araştıramaz, bu maksatla delil ikame edemez, şekli gerçekle yetinilir, hakim adeta
hakem konumundadır.
Ceza davalarında; Maddi
gerçeğe ulaşmak amaç olduğundan hakim ceza kanununun tatbikinde kendisine arz edilen
iddialar ve (CMUK m.151) ikrar ve ispat konusundaki isteklerle de bağlı değildir. Hakim
kanunu uygulamakla yükümlüdür, metnin anlamsız veya anlaşılamaz olduğunu ileri
sürerek berat kararı veremez. Çünkü her kanunun bir anlamı, kanunkoyucunun bir
iradesi vardır, hakim bunu bulmak zorundadır.
III-Makul Sürede Yargılanma
Hakkı ve Hakimin Görevi İhmali
Ceza Muhakemesinin çabuk
yapılması sanık bakımından, ya suçsuzluğunun anlaşılarak kaygıdan kurtulması ya
da bir an önce cezalandırılarak onun iyileştirilmesi işine bir an önce başlanması,
toplum için de ibret ve teskin edici olması yönünden önemlidir. Bu sebeple
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara ilişkin anlaşmanın bir maddesinde
herkese tanınması gerekli asgari güvenceler arasında "aşırı gecikme
olmaksızın (makul sürede) yargılanma hakkı" düzenlenmiştir.
Yine İHAS
m.6/1"...şahıs... bir mahkemede davasının makul bir süre içinde hakkaniyete
uygun .. dinlenmesini isteme hakkına sahiptir." ibaresi davaların
hızlandırılması ve makul sürede yargılanma hakkının ifadesidir. Bu hüküm
yakalama ve tutuklama gibi kişi özgürlüğünü kısıtlamadaki süreleri azaltmayı
da, şartlar oluşmuşsa salıvermeyi de kapsamına alır.
1982 TC Anayasası m.19/7,
tutuklananların makul sürede yargılanmayı isteme hakkını düzenlemiş, m.141/son ise
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirtmiştir.
CMUK'de çabukluk ilkesini
gerçekleştirecek kurallar konulmuş ve yargılamaya katılan makamlar
(iddia-savunma-yargılama) bakımından bunun sağlanmasına yönelik yükümlülükler
getirilmiştir. Ancak çabukluk ilkesinin gerçekleştirilmesi için yalnızca usul
yasalarındaki hükümleri yenilemek yeterli değildir. Çünkü kuralları uygulamak,
onları koymak kadar kolay değilir. Davaların gecikmesinde hakimlerin mahkemelerin
idaresini sistemsiz ve organizasyonsuz yürütmeleri, iş yükü altında ezilmeleri,
kriminolojik bilimlerin gelişmesini takip imkanını kaybetmeleri, buna rağmen uygun bir
denetime tabi tutulmamaları önemli bir yer tutmaktadır.
Nitelikleri Anayasamızda
belirtilen hukuk devleti olmanın bir gereği olarak, Anayasa ve yasalarımızda, Devletin
fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, öncelikle kamu kesiminde görev alanların,
gereken titizliği göstererek, görevlerinin ifası sırasında ihmal ve terahi
göstermemeleri gerekir.
Kamu hizmetlerinin işleyişine
hakim olan ilkelerden biri de disiplindir. Kamu fonksiyonunu ifa edenler, bu
fonksiyonun gerektirdiği şekilde hareket etmek, bunu zamanında ve fonksiyonun
sınırları içinde kalmak sureti ile yerine getirmek zorundadırlar. Bu ilke nedeniyle görevi
ihmal etmek suç sayılmıştır.
B-Türk Ceza Kanunu 231. madde
Düzenlemesi
Hakimlerin görevlerini ihmal
etmeleri de aynı şekilde suçtur ve TCK 231. maddesinde düzenlenmiştir. Hakimlerin bir
eylemini suç sayan norm, emredicidir. Kanun koyucu sair kamu görevlilerinin görevlerini
ihmal etmeleri suçunu 230. maddede düzenlerken, hakimler için ayrı bir madde
koymuştur. Türk Ceza Kanununun Üçüncü Babı;"Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen
Cürümler" başlığını taşımaktadır ve görevi ihmal suçları da bu babın
dördüncü faslında düzenlenmiştir.
Hakimin görevi ihmal suçu
diğer ihmal suçuna göre daha özel niteliktedir ve ayrı bir düzenlemeye tabi
tutulmuştur. Bu da hakimlerin korunması düşüncesi ile yapılmıştır. 1997 Türk
Ceza Kanunu Tasarısında bu hüküm, yani hakimlerin görevlerini ihmal etmelerine
uygulanacak 231. madde şimdiki gibi ayrıca düzenlenmemiş, diğer kamu görevlileri ile
aynı kabul edilerek, mevcut ceza kanununun 230.maddesi bazı değişikliklerle aynen
alınarak düzenleme yapılmıştır. Bu bizce isabetli olmamıştır. Çünkü mevcut
hali ile hakimlerin görevlerini ihmal etmesi suçu için "zarar" şartı
aranıyor ve her ihmal bu suçu oluşturmuyor, böylece hakimler korunmuş oluyordu.
Tasarıda bu ortadan kalkıyor ve hakimlerin gereksiz şikayetlerle karşı karşıya
kalmalarının yolu da açılmış oluyor.
TCK m.231, hakimlerin
görevlerini hangi hallerde ihmal etmiş sayılacakları konusunda Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu (HUMK)'nun 573. maddesine atıfta bulunmaktadır. HUMK'un bu
maddesinde hakimlerin sorumluluğu davası'nın açılabilme halleri yedi bent halinde
sayılmıştır. Bunlardan sadece altı ve yedinci bentler hakimin görevi ihmal suçunu
ifade etmekte, diğer bentler hakimlerce işlenebilecek başka suçlara işaret
etmektedir.
Hakim hakkında hukuk davasının
açılmış olup olmaması önemli değildir, açılmışsa sonucu beklemeye gerek yoktur.
I-Genel ve Tamamlayıcı Bir Suç
Oluşu
Tıpkı diğer kamu
görevlilerince işlenen görevi ihmal suçu gibi hakimin görevi ihmal suçu da genel
nitelikte ve tamamlayıcı bir suçtur. Eğer hakimin bu suçun maddi unsurunu oluşturan
eylemi ve kastı başka bir suç oluşturuyor yani başka bir suç vasfına uyuyorsa
öncellikle o suç oluşur, eğer diğer suçlar olmuyorsa görevi ihmal suçu olabilir.
Mesala, hakimin temin ettiği menfaat nedeniyle görevi ihmal etmiş olması halinde
rüşvet almak suçu olur, ama menfaat almaksızın bir savsama varsa o zaman da görevi
ihmal suçu oluşur. Yine taraflardan birine olan kin ve garazı nedeniyle hakim bir karar
vermiş olursa TCK 244. maddesindeki suç oluşurken, hiç bu durum yokken çok kısa bir
sürede karar verilmesi gereken bir davayı gereksiz yere uzatarak ve geciktirerek karar
verirse o zaman da görevi ihmal suçu oluşur.
II-Diğer Bazı Suçlarla
Karşılaştırılması
1-Görevi İhmal Suçu (TCK 230)
İle Karşılaştırılması
Hakimin görevi ihmal suçu,
memurlarca işlenen görevi ihmal suçunun özel bir şeklidir ve faili sadece hakimler
olabilir. Hakim olmayanlar bu suçun faili olamazlar. Oysa diğer memurlarca işlenen
görevi ihmal suçu 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda sayılan devlet memurlarınca
işlenebildiği gibi, özel kanunlarında memur gibi cezalandırılabilecek olanlarca da
işlenebilmektedir.
Hakimin görevi ihmal suçunun
oluşabilmesi için zarar şartı aranırken, diğer kamu görevlilerince işlenen görevi
ihmal suçunda bu şart yoktur. Soyut olarak ihmal fiilinin gerçekleşmesi ile suç
tamamlanmış olur.
Diğer kamu görevlilerince
işlenen ihmal suçunda devletçe bir zararın doğmuş olması ağırlaştırıcı neden
iken, hakimin görevi ihmal suçunda bu ağırlaştırıcı neden yoktur.
2-Görevi Kötüye Kullanmak
Suçu (TCK 240) İle Karşılaştırılması
İki suç arasındaki birinci
fark; manevi unsur yönündendir. Görevi ihmal genel kasıtla işlenebilen bir suç
olduğu halde, görevi kötüye kullanmak özel kasıtla işlenebilen bir suçtur. Yani
fail taşımakta olduğu özel bir ard niyet nedeniyle görevi olan bir konuda bile bile
usülsüzlük yapmaktadır. Böylece eylem görevi kötüye kullanmak şeklinde vücut
bulmaktadır. İkinci fark maddi unsurdadır. Görevi ihmal, ihmali, suistimal icrai
hareketli bir suçtur.
3-Yetkili Mercilerin Emirlerine
Uymamak Suçu (TCK 526) İle Karşılaştırılması
TCK m.526’da düzenlenen suç,
icrai ve ihmali hareketle işlenebildigi halde, m.231’deki suç ihmali hareketle
işlenebilir. Emir ve önlemler kanun ve nizamlara uygun olarak ve buna yetkili makam
tarafindan verilince uyulmasi zorunludur. Hakimlere hiç bir organ tarafindan emir ve
talimat verilemiyeceginden, hakimler için emirlere uymamak suçunun oluşmasi mümkün
degildir. Sonra hakimin görevi ihmal suçu cürümdür ve kasitla işlenebilir. Oysa
emirlere uymamak kabahat nev'inden olup kasit olmadan da, sirf bazi hareketlerin
yapilmasi ile işlenebilecek bir suçtur. Hakimlere verilen idari nitelikteki
talimatlara uymamak belki disiplin suçunu oluşturabilir. Bunu takdir etmek Hakimler ve
Savcilar Yüksek Kurulu'na aittir.
4-TCK 232-233 ve 244
Maddelerindeki Suçlarla Karşilaştirilmasi
TCK 233. maddesinde, hakimin
başka birinin etkisinde kalarak kanuna aykiri hüküm veya karar vermesi suçu
düzenlenmektedir. Bu suç genel kasitla işlenebilen bir suçtur ve icrai hareketlerle
tamamlanmaktadir.
Eger hakim, başkasi
tarafindan kendisine bir etki olmaksizin, şahsi kayirma veya düşmanlik duygusu
altinda fiili işlemiş ise 244. maddedeki suç oluşur. Bu suçta hakim "özel
kasitla" hareket etmekte, kanuna aykiri hüküm veya karari, kayirma fikri veya
düşmanlik duygusunun tesiri altinda vermektedir.
Bu iki suç arasindaki fark ise
kasit yönüyle, olup, 233. maddedeki suç genel kasitla, 244. maddedeki ise özel
kasitla işlenebilen bir suçtur. Bu iki suçun hakimin görevi ihmal suçundan farklari
ise 233. maddedeki suç icrai haraketle işlenirken, ihmal suçu, ihmali nitelikteki
hareketle işlenebilmektedir. Sonra 231. maddedeki suçun maddi unsuru, ihkak-i haktan
istinkaf ve savsama iken, 233. maddedeki suçun maddi unsuru, hakimin kendisine karşi
kullanilan nüfuz veya tesir altinda bir hüküm veya karar vermesidir. 244. maddedeki
suç da icrai hareketlerle işlenen bir suç iken, 231. maddedeki suç ihmali hareketlerle
işlenmektedir. Bu iki suçun en büyük farki ise, 231. maddedeki ihmal suçu genel
kasitla işlenebilirken, 244. maddedeki suç özel kasitla, yani kayirma fikri veya
düşmanlik duygusu ile işlenebilmesidir. Yine bu iki suçun unsurlari da farklidir;
231. maddedeki suçun maddi unsuru ihkak-i haktan istinkaf, ihmal ve terahi iken, 244.
maddedeki suçun maddi unsuru, "kayirma ve düşmanlik duygusu ile kanuna aykiri
bir hüküm veya karar verme"dir.
5-Rüşvet :Hakimin
görevi ihmali bir menfaat karşiliginda olmasi halinde rüşvet suçu oluşur.
6-Ihmal ile Zimmete Sebebiyet
(TCK 203)
Hakimin denetim görevini
(Yaziişleri ve Icra Müdürünü denetlemesi, seçim kurulu başkaninin seçim
personelini denetim görevini) ihmali bunlar yargilama faaliyeti olmadigi için 231.
madde uygulanamaz. Bu durumda da özel düzenleme olan 203. madde uygulanir.
7-TCK m. 235 ile
Karşilaştirma
CMUK m.380 e göre ; bir kimse
duruşma sirasinda bir suç işlerse mahkeme olayi tesbit ve bu hususta düzenleyecegi
tutanagi yetkili makama gönderir. m259 a göre duruşma sirasinda sanigin yeni bir
suçu ortaya çikarsa savcinin talebi, sanigin muvafakati ve birleştirme engeli
olmamasi şartlari ile ayni mahkemede birleştirilerekgörülür. Bu şartlar mevcut
degilse durum yetkili mercilere bildirilir. Örnegin savci sulh ceza mahkemesinin
duruşmalarina katilmadigi için durumu tespit eden hakim savciliga bildirmek
zorundadir.
TCK m.235 e göre ise; memurun
görevine ilişkin olarak kamu adina kovuşturulmasi gereken bir suç işlendigini
ögrenmesine ragmen CMUK m.151 de sayilan mercilerden birine bildirmekte ihmal ve
gecikme göstermesi suçtur.Hakimin duruşma sirasinda işlenen veya görevi geregi
muttali oldugu diger suçlari bildirmemesi halinde 231. madde degil, 235. madde
uygulanir.
C-TARIHÇE
I-Yabanci Hukuk Sistemleri
1-Roma Hukuku: Roma
Hukukunun ilk dönemlerinde geçerli olan Legis Actiolar usulüne göre devamli vazife
gören hakimler yoktu. Ihtilaf halinde davayi çökmek üzere müşterek bir karar ile
asil bir kimse hakem olarak tayin edilir, bunun verecegi hükme karşi istinaf ve temyiz
sözkonusu olamaz, hükmün yerine getirilmesi, lehine hüküm verilen tarafin kuvvet ve
kudretine bagli olurdu. Hakimlik şerefli, ücretsiz ancak sorumluluk gerektiren bir
işti, seçilen kişi davayi görmekten kaçinabilirdi. Oniki Levha Kanunu devlet
hizmetinde bulunan Magistralarin görevlerini ihmal etmelerini suç saymiştir.
2-Mogol Hukuku: Mogolistan
için çikarilmiş Çin Kanunlarina göre adalet işleri ile yönetim ayni kişilerin
elindeydi. Mahkemeler üç dereceli idi. Ilk iki derece tek üçüncüsü üç hakimli
idi. Ilk iki derecedeki mahkemeye başvurmadan dogrudan üçüncüye müracaat edenler
cezalandirilirdi.
Ikinci derece mahkeme,
birincinin verdigi karari tasdik ederse, müracaat eden cezalandirilirdi.
Üçüncü derecedeki mahkeme
hüküm vermez, ya kanun yoluna başvuruyu reddeder, ya da davanin yeniden birinci veya
ikinci mahkemede görülüp görülmemesi konusunda bir rapor verirdi. Bu takdir, ilk iki
derecede görev yapan hakimlerin (görevlerini ihmal ettikleri gerekçesiyle)
cezalandirilmalari anlamina gelirdi.
3-Ingiltere :
Davalarin gecikmesi, yargilamanin uzamasi yeni bir olay degildir. Magna Carta'da;
"to no one will we sell to no one will we deny or delay right or justice" yani;
hak ve adaletin yerine getirilmesi geciktirilmiyecek, tehir edilmiyecektir. Ingiliz ve
Amerikan mahkemelerinin çogunun mührüne bu ifade kazanmiş ama yine de Shakespeare'in
eserlerinde, adaletin gecikmesi alayli ifadelerle tenkit edilmiştir.
4-Italya:Italyan
CK'de m.231 gibi adliye memurlari için özel hüküm bulunmadigi söylense de eski
(1889 tarihli) ceza kanununun 178/2. maddesi TCK m.231. muadilidir. Yeni Italyan CK
m.328/2'de bizdeki m.231'in karşiligi yani hakimin görevi ihmal suçunu
düzenlemektedir.
5-ABD: Amerikada
Federe Devlet yargiçlari genellikle seçimle, federal yargiçlar ise genellikle
Senatonun onayi ve Başkanin atamasi ile göreve gelirler. Hakimin azlinde
yasama meclisinin başvurusu, halk oyuna sunulmasi vb. sistemler mevcuttur.
6-Almanya: Alman CK
(StGB)’de suçsuz bir kimseyi kovuşturma suçu (§ 344) düzenlenmiş, ancak hakimin
görevi ihmal suçu düzenlenmemiştir. Planlanmiş suçu ihbar etmeme suçu ise herkes
tarafindan işlenebilen gerçek ihmali suçlardandir.
7-Misir: 1937
Misir Ceza Kanununun 122. maddesine göre, Hakimin görevi ihmal suçuna azil ve 200
cüneyhe kadar para cezasi öngörülmüştür. Mezkur maddeye göre suçun unsurlari,
hakimin görevini yapmamasi (hüküm vermekten kaçinmasi) veya geciktirmesi
(şartlari mevcut olmasina ragmen yargilamaya ara vererek uzatmasi)dir.
8-Isviçre :
Sadece Waadt ve Fribourg kantonlarinda hakimler için özel sorumluluk hali
düzenlenmiş, diger kantonlarda hakimlerin sorumlulugu diger memurlarin
sorumlulugunu düzenleyen genel hükümlere birakilmiştir.
II-Ülkemiz: Islam
öncesi Türklerde hakimlik itibarli mesleklerden biriydi. Yargilama genellikle
süratli yapilir, suçlu bulunan kimseler derhal cezalandirilirdi. Hunlarda
yargilama on günden fazla sürmezdi.
Hukuk Tarihimizde uzun süre
uygulanan Islam Hukukunun teorisi ve ülkemizdeki uygulamasini ayri başliklar
altinda verecegiz.
Islam Hukuku :
a)Cahiliye Devri: Islam
öncesi cahiliye devri Araplarinda adli işleri hakemler yürütüyor, devlet olmadigi
için seçimle veya atama yoluyla işbaşina gelen resmi görevli hakimler bulunmuyordu.
Hakem ya bir kabile reisi, veya anlayiş ve idrak sahibi biri, veyahut da kahinlerden
seçiliyordu. Kadinlar da hakem olarak seçilebiliyordu. Hakemlerin müdevvn kanunlari,
yazili hukuk kurallari veya semavi bir kitaplari olmadigi için, tecrübelerine
göre hüküm veriyorlardi.
Hakemlerin ancak dogru ve
hakliyi beyan etme imkani vardi. Verilen hükümlerin yerine getirilmesi, taraflarin
iyi niyeti veya bunlardan birinin üstün gücüne bagliydi. Öcalma, diyet ödeyerek
uzlaşma veya faili magdur tarafa teslim etme şeklinde ilkel ceza yaptirimlari
mevcuttu.
Hz. Peygamber Islam Devletini
kurunca Kur'an ve Hadis memleketin müdevven kanunlari olarak ilan edildi, fertlerin
kendi haklarini korumasi usulü kaldirilarak adalet tevzii ve hükmün yerine
getirilmesi işi merkezi otoriteye birakildi.
b)Islam Hukuku Kaynaklari:
Islam Hukukunun ilk kaynagi Kuran, adalet kavrami üzerinde titizlikle durmaktadir.
Insanlar arasindaki tüm ilişkilerde adaletin tesis ve tevzii emredilmiş (4/58, 135,
5/8,42, 7/29, 181, 16/90, 76, 42/15, 60/8, 49/9), adalet terazisinin bizzat Allah
tarafindan indirildigi belirtilmiş(21/47, 57/25), adaleti emredenler (adaletten yana
tavir koyanlar) övülmüş (3/18,21) ayrica adalet kavrami olarak adl; 24, kist;
23, mizan; 14, hak ile hükmetme (kada bi'l-hakk) 21 yerde zikredilmiştir.
Adaletten ayrilanlarin kötü sonlari (21/1, 2/124, 258, 5/45, 6/21, 129, 135, 7/44,
9/109, 11/18, 100-102, 12/23, 14/27, 39/47, 42/39, 46/10) ayetlerinde bildirilmiştir.
Ölümden sonra dirilişi
müteakip kurulacak büyük mahkeme (mahkemetü'l-kübra)nin hakimligini bizzat
Allah’ın yapacağı ve adaletin süratle tecelli edeceğini (2/202, 3/19,159, 5/4,
6/165, 7/167, 13/41, 14/51, 24/39, 40/17) cezanın yargılama sonucu ve adil bir şekilde
verileceğini belirten ayetler (7/167, 40/20) mevcuttur. Bu izah ve tasvirler yargılama
hukuku sistemini oluşturan Sahabenin çok yararlandığı izahlardır.
Ayrıca iyi ve yeterli sayıda
hukukçu yetiştirmenin toplum için bir görev olduğunu bildiren ayete göre (9/122) bu
görev farz-ı kifaye olarak nitelendirilmiştir.
Hz. Peygamber ve halifeleri
diğer işleri ve fonksiyonları yanında hakimlik görevini de yapmışlar, rivayetlere
göre genellikle tek celsede hüküm vermişler, başka zamana ertelememişlerdir.
İslam Hukuku teorisine göre;
hüküm sebepleri mevcutsa hakim hükmün verilmesini erteyelemez. Yani davayı mazeretsiz
olarak geciktiremez, tatil günleri ve dinlenme süreleri hariç duruşmaya ara veremez.
Yargı fonksiyonunun en temel
unsuru hakimdir. Hakimin görevi ihmali (ve adaleti geciktirmesi) hukuka olan güveni
sarsar. Bu durum büyük bir mefsedettir. Bu sebeple adaletin geciktirilmesi
başlıbaşına zulüm hakim bakımından suç ve haksız fiil teşkil eder. Bir zarara
sebebiyet vermişse tazminden hakim sorumlu tutulur.
Ancak hakimin takdir hatası
görev kusuru olup, bunun zararından sorumlu tutulmaz. Hakimin görevi ihmali de,
kesinleşmiş mahkeme hükmünü (ilam) yerine getirmemek de infazdan sorumlu memur için
tazir nevinden bir ceza ile memurluktan çıkarılma (azil) cezasını gerektiren
suçlardır.
Adaletin çabuk tecelli etmesi,
gerekli tahkikat yapılmadan isabetsiz karar vermek anlamına gelmez. Çünkü bu durum
ihtilafı sona erdirmez. Temyizden bozularak dönen karar, yeniden yargılamayı
gerektirir, dolayısıyla daha uzun sürmesine sebep olur. Böylece yeterli tahkikat
yapmadan acele karar vermek kasda dayanıyorsa yine görevi ihmal sayılabilir. Çabukluk
uğruna hakikatin aranmasından fedakarlık edilemez.
Hakim muhakemeyi beyhude uzatan
savunmaları da önleme yetkisine sahiptir.
Hakimin tarafsızlıkla
muhakemeyi yürütmesine engel sebepler görmesi ve adaletle hükmedemeyeceğinden
korkması halinde davaya bakmaktan çekinebileceği (Maide, 5/43) ayeti ile belirtildiği
iddia edilse de bu ayet İslam Devleti’nin gayrı müslim vatandaşlarına kendi
mahkemelerine başvurma ve kazai muhtariyet içinde yaşama hakkı verilmesi ile
ilgilidir.
İslam Ceza Hukukunda mülkilik
esası benimsendiği için gayrımüslim vatandaşlar İslam Hukuku ve mahkemelerine
tabidir. Ahval-ı şahsiye denilen özel hukuk davalarını kendi mahkemelerine veya
İslam mahkemesine götürmekte muhayyerdirler. Bir defa taraflardan biri Müslüman ise
İslam mahkemesinin davaya bakmaktan kaçınması mümkün değildir. İkisi de
gayrımüslim ise Hanefilerle Şafi ve Ahmed b. Hanbel’in bir görüşüne göre Islam
mahkemesinin davaya bakmasi vaciptir. Malikilerle yine Şafii ve Ahmed b. Hanbel’den
aktarılan bir görüşe göre ise, muhayyerdir. İthilafın kaynağı (Maide, 5/43)
ayetinin aynı surenin 49. ayeti ile neshedilip edilmediğinin kabulü konusundan
kaynaklanmaktadır. Görüldüğü gibi Belgesay’ın iddiaları mesnetsiz kalmaktadır.
Bir hakkın yerine getirilmesini
sebepsiz olarak sürüncemede bırakan hakim, bu işlemden zarar görenler tarafından
ilgili mercilere şikayet edilir. Bu şikayetler yetkili mercilerce değerlendirilir,
gerekirse soruşturma açılır. Ancak asılsız şikayetlerle hakimlerin meşgul
edilmemesi için gerekli tedbirler alınır.
Hz. Ömer'in görevini ihmal eden
hakimi görevinden uzaklaştırması İslam tarihi boyunca örnek alınarak
uygulanmıştır.
2-Osmanlı Uygulaması
a)Tanzimata kadar:
Osmanlı’da hakimlerin, naipler ve muhzırlar üzerindeki denetim görevini ihmalleri
sonucu rüşvet vb. yolsuzluklara , bazı davalarda davacı hazır olmasına rağmen bir
takım açık gözlerin vekil sıfatıyla davayı üzerlerine almaları ile haksız
menfaat kazanmalarına sebebiyet vermesi, davacıyı çağırıp geçerli bir mazereti
olmadan dava vekili tayin edenleri Beylerbeyine bildirmemesi suç olarak kabul edilip
Beylerbeyince hapse konulması ve durumlarının Padişaha bildirilmesi
öngörülmüştür.
Örfi Hukuk gereği
azledilmeleri, şer’i hukuk gereği tazir cezasına çarptırılmaları gereken ve Ulema
sınıfından olan hakimlerin imtiyaz sahibi olmaları nedeniyle ihtar (tevbih) dan fazla
bir şey yapılamayacağı söylenmiş ise de, daha ağır bir ceza ile cezalandırılmak
üzere tutuklandıklarını da görüyoruz. Osmanlılarda şikayet edilen kadılar
hakkında tahkikat açılmış, suçu sabit görülenler cezalandırılmışlardır. Karar
verirken fetvalara itibar etmeyen ve uygun davranmayan hakim de azle müstahak olur.
Ebussuud Efendi fetvalarında,
nikah akdi için hakimin izni şart koşulmuşsa hakimin bir garaz-ı fasid için izin
vermekten kaçınamayacağı (bu suretle görevini ihmal edemeyeceği) eğer
kaçınırsa azle müstahak olacağı yazılıdır. Kadıların bazen davanın selameti
bakımından yetkili oldukları halde belli ceza davalarına bakmaktan kaçınmaları ve
davayı Divan-ı Hümayun'a havale etmeleri görevi ihmal değil, şikayet olunan kişinin
güçlü bir kamu görevlisi olması durumunda adaletin temini için en güvenli yoldur.
Bu durum kamu güvenliği sebebiyle davanın nakli (CMUK m.14) kurumuna benzer.
b)Tanzimat Dönemi: Mecelle
m.1813'de, hakimin işi sürüncemede bırakamayacağı, m.1828'de ise; sebep ve
şartların mevcudiyeti halinde hükmün tehirinin caiz olamayacağı hususları açıkça
yazılıdır.
1858 CK m.101’de bütün
memurların (bu meyanda hakimlerin) kanun tarafından verilen görevi ihmal suçuna,
memurluktan çıkarılma ve zararın tazmin ettirilmesi, m.102'de ise amirin emrini ihmal
(terahi ve kusur etme) para cezası ile karşılanmıştır. Bu iki maddede hareketin
eseri olarak devlet ve memleketçe bir zarar meydana gelmişse, faillerin bundan dolayı
ayrıca cezalandırılmaları (gerçek ictima) öngörülmüştür.
Usul-ü Muhakemati Hukukiye
Kanununun 255-270 maddelerinde düzenlenen ve Fransız Usul Kanunundan alınan "iştika-i
anilhukkam" kurumu, daha sonra Neuchatel Usul Kanunundan iktibas edilen HUMK m.
573-576'ya aktarılmış, bu maddeler de TCK m. 231'deki suçun unsurları bakımından
önem kazanmıştır.
3)Cumhuriyet Dönemi: TCK
m.231, 1926 yılındaki kabulünden beri değiştirilmemiş, ancak yaptırım yönünden
atıfta bulunulan TCK m.230 muhtelif değişikliklere uğramıştır. 1926 yılında
yürürlüğe giren ilk şeklinde 230/1'in yaptırımı ağır para cezası, 230/2'nin
yaptırımı 1 aydan - 3 seneye kadar hapis ve müebbed veya muvakkat memuriyetten men
cezası idi. 1953 yılında 6125 SK ile 230/1'in yaptırımına 1-6 ay hapis cezası
eklendi, 230/2'deki hapis cezasının alt sınırı 3 aya çıkarıldı. Halen
yürürlükte olan şekli 1979 yılında 2248 Sk ile yapılan değişiklikle kabul edilen
durumdur. 230/1'in yaptırımı 3 aydan 1 yıla kadar hapis, 230/2'nin cezası ise 6 aydan
3 yıla kadar hapis ve memuriyetten men'dir.
Görüldüğü gibi yapılan her
değişiklikle yaptırım (ceza) ağırlaştırılmıştır.
4)Türk Ceza Kanunu
Tasarısı’nın Düzenlemesi: 1997 TCKT’nın memur suçlarını düzenleyen 9.
bölümünde TCK m.231’in karşiligi yoktur. Görevi ihmal suçu 486. maddede
düzenlenmiş olup, “hangi nedenle olursa olsun” gibi genel ifade yerine daha somut
olan “geçerli bir sebep olmaksızın” ifadesi kullanılmış, hem memuriyet
görevinin hem de amirin kanuna göre geçerli olarak verdiği emrin ihmali ve
geciktirilmesi, suçun maddi unsuru olarak belirlenmiş, yaptırım aynı bırakılmakla
birlikte tasarının 94. maddesindeki sınırlara göre görevi ihmal suçunun basit
şekli ön ödemelik suçlar kapsamında kalmıştır.
D-SUÇUN UNSURLARI
I-Kanuni Unsur
a)Suçun Düzenlendiği Yer:
Suç Türk Ceza Kanununun İkinci kitap, üçüncü bab, dördüncü faslında
“Devlet İdaresine Karşı İşlenen Cürümler” arasında düzenlenmiştir.
b)Fail: Memurun
görevi ihmal suçundan ve diğer ihmal suçlarından farklı olarak bu suçun faili
hakimlerdir. Hakimler genel ve özel bütün hukuk mahkemelerinde (ticaret, iş, kadastro)
icra tetkik mercii, ceza ve idari yargı hakimleri ile yüksek mahkemeler üyeleridir.
Ceza hakimlerinin sorumluluğunu
düzenleyen bir hüküm CMUK'da mevcut değildir. Yargıtay İBK'ne göre, ceza
hakimlerinin sorumlulukları bakımından HUMK'un ilgili hükümleri uygulanır.
Askeri mahkemeler hakimleri ile
görev yapan subay üyeler de bu suçun faili olabilirler.
Yargıtay tetkik hakimleri 2797
sayılı Yargıtay kanunu m.26'ya göre, dosya ve evrak inceleyerek rapor düzenlemekle
görevlidirler. Faaliyetleri bir incelemeden ibarettir. Yargısal bir faaliyet değildir.
Bu sebeple ihmallerine TCK m.231 uygulanmaz.
Yargıtay başkan ve üyelerinin
CUMK m.573'e (ve dolayısıyla TCK m.231)e göre sorumlu tutulması konusu
tartışmalıdır. Ancak HUMK m.573'teki "hakim" kavramına gerek Yargıtay,
gerekse Danıştay üyelerinin dahil edilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi başkan ve
üyeleri yüce divan sıfatıyla iş yaparken adli hizmet gördükleri için bu suçun
faili olabilirler.
Hakimlerin yargılama
faaliyetleri dışındaki işleri bakımından TCK m.231'in uygulanması düşünülemez.
Adalet Bakanlığı Merkez Teşkilatında idari kadrolarda çalışan hakimlerin
"Hakimin görevi ihmal suçu"nun faili olmaları düşünülemez. Aynı şekilde
seçim vb. işlerinden dolayı bu görevlerin ihmali dolayısıyla hakimi TCK m.231 ve
HUMK m.573-576'ya göre sorumlu tutmak mümkün değildir.
Toplu olarak çalışan mahkeme
üyelerinin birlikte verdikleri karar ve işlemle görevi ihmal etmeleri halinde de
sorumlu tutulmaları gerekir.
Hakimlerin dışında hiç kimse
bu suçun faili olamaz, hiç bir memur da olamaz. Hatta 2802 sayılı Hakimler ve
Savcılar Kanunu gereğince aynı statüye sahip olan Cumhuriyet Savcıları bile bu
suçun faili olamaz. Savcıların faaliyeti idaridir. Çünkü Hakimler ve Savcılar
statü olarak aynı iseler de görevleri farklıdır. Cumhuriyet Savcıları Ceza Usul
Kanununda belirtilen usule uygun olarak hazırlık tahkikatını yaparlar ve gerektiğinde
ilgililer hakkında, Mahkemesine kamu davası açarlar.Dava açılma aşamasından sonra
delil toplayıp, davaya konu suç ve sanıkla ilgili gerekli kararı vermek yetki ve
görevi öncelikle hakime aittir. Bu, ceza davalarında böyledir. Hukuk davalarında ise
kamuyu ilgilendirmeyen konulara ilişkin gerçek veya tüzel kişilerce açılan davaları
da hakim, tarafların sundukları veya bazande kendisinin topladığı delillere göre
sonuçlandırır.
Savcının otopsi yaptırmama
eylemi TCK m.230’a uyar.
Davaların açılması ile
sonuçlandırılması arasında geçen dönemde yapılan tüm faaliyetlere yargılama
faaliyetleri denir. Ceza davalarındaki yargılama esnasında uyulacak olan esaslar Ceza
Muhakemeleri Usulu Kanununda, hukuk davalarındaki yargılama esnasında uyulacak olan
esaslar ise Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmiştir.
Hakimler 2802 sayılı Hakimler
ve Savcılar Kanunu gereğince Adalet Bakanlığının açtığı sınavı kazanıp, iki
yıl staj yaptıktan sonra, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca mesleğe kabullerine
karar verilmesi üzerine atanırlar. Bu atama üzerine hakimlik vasfını kazanarak
bakmakta oldukları mahkemelerdeki davaları yürütüp, sonuçlandırırlar. Hakimler
ancak bu usule uygun olarak atandıkları takdirde bu sıfatı kazanırlar. Alman
hukukunda meslekten olmayan hakimler (fahri üyeler, juri üyeleri vde) de özel
sorumluluk rejiminden yararlanmaktadır.
Hakimlik bir meslek memurluğu
olup, derece memurluğu değildir. Bu nedenle ancak anlatılan şekilde yapılan atama ile
mesleğe girebilirler ve "Hakim" sıfatını kazanırlar. 1982 Anayasamızın
140. maddesinin başlığı "Hakimlik ve Savcılık Mesleği"dir. Aynı maddenin
ikinci fıkrası "Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı
esaslarına göre görev ifa ederler" demektedir. Bunun paraleli olan hüküm 2802
sayılı Hakimler kanununda da yer almıştır.
Hakimler bağımsızdırlar; hiç
bir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında hakimlere emir ve
talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Bu durum yargının bağımsızlığının
bir sonucudur. Adalet ancak bağımsız ve yeterli bilgi birikimine sahip insanlar eliyle
dağıtılabilir. Aksi bir durum adaletten söz edilemeyecek bir ortamı doğurur.
Hakimlerin bağımsızlığı hem
görevleri, hem de bağlı oldukları organlar yönüyledir. Görevleri yönünden
bağımsızlık, onların görev yaptıkları sırada sadece anayasa, kanun ve hukukla
sınırlı olmalarını ve vicdani kanaatlerine göre hüküm vermelerini ifade eder.
Organik bağımsızlıkları ise, hakimlerin hiç bir makam, merci ve kişinin emrinde
olmamalarını, bunların hiçbirinin hakimin amiri konumunda olmamasını ifade eder.
Hakimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı olmaları (AY m.140)
hakimlik görevi dışında idari konularla ilgilidir. Bu durum kural olarak hakimlik
görevine gölge düşürmez. Hakim bağımsızlığı, görevini hakkıyla ve tam
yapabilmesi için tanınmıştır. Yasama ve yürütme erkine bir üstünlüğü
sözkonusu değilir.
Aynı şekilde hakimler teminat
altındadır. Bu teminat hakimlerin 65 yaşından önce kendileri istemedikçe emekli
edilemeyeceklerini, azlolunamayacaklarını, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması
sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun
bırakılamıyacaklarını ifade eder. Ayrıca işledikleri suçlarda yargılama
usullerinin farklılığını ve bunun güvencesini de ifade etmektedir. Yine hakimler
rızaları dışında Adalet Bakanlığı Merkez Kuruluşunda geçici veya sürekli olarak
çalıştırılamazlar. (AY m.140)
Hakimlerin görevlerini kanun,
tüzük ve yönetmeliklere, idari nitelikteki genelgelere uygun olarak yapıp
yapmadıklarını, suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve
görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında
inceleme ve soruşturma , Adalet Bakanlığının izni ile Adalet Müfettişleri
tarafından yapılır.
Diğer taraftan hakim davaya
bakarken tarafsız olmalıdır. Belli bir davada, hakimin taraflardan biri veya dava ile
yakın ilgisinin bulunması halinde, hakimin o davada tarafsız kalamayacağı
endişesinin ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenle böyle hallerde hakimin önüne
gelen davaya bakamayacağı kabul edilmiştir. Buna hakimin davaya bakmaması veya reddi
denir. Bu haller ayrıntılı olarak ceza muhakemeleri kanununda düzenlenmiştir.
Netice itibariyle hakimin görevi
ihmal suçunun faili olan hakim, belli bir prosedüre uyularak bu göreve atanır ve
görevini yaparken kanun, tüzük ve yönetmeliklerin koyduğu kurallara uyar. Bu
mevzuatın kendisine yüklediği görevleri gereği gibi yapmak zorundadır. Bu suçu
işleyen failin "hakim" olması yeterli olup, hukuk veya ceza hakimi olması
arasında bir fark yoktur.
c)Suçun Mağduru ve Korunan
Hukuki Yarar
Türk Ceza Kanunu hakimin
görevi ihmal suçunu "Devlet idaresi aleyhine işlenen cürümler" başlığı
altındaki üçüncü bapta düzenlemiştir. Başlık dikkate alındığında bu suçta
korunan hukuki yarar bir kamu hizmeti olan adalet hizmetlerinin tam ve doğru bir
şekilde, zamanında gerçekleştirildiğine olan inançtır. Devlet hizmetinin düzenli
yürütülmesini sağlamaktır.
Çünkü adalet hizmetleri de
kamu yararına olan bir hedefin, bir gayenin elde edilmesine yöneliktir. Bu görevin hiç
veya zamanında yapılmaması ise bu hedefe ulaşılmamasına yol açar. Diğer taraftan
bu suçun düzenlenmesi esnasında kişisel bir menfeatin gözetildiği de şüphesizdir.
Gerçekten görevini yerine getirmeyen veya geciktiren hakim, aynı zamanda bu görevin
yerine getirilmesinden bir yarar sağlayacak olan talep sahibinin menfeatini de
zedelemektedir. Mesela; hakim, ihtiyati haciz talebini içeren bir dilekçeyi almayarak,
borçlunun mallarını kaçırmasını sebebiyet verdiğinde, hem adalet hizmetini
yapmamış ve adalete olan güveni sarsmış olacak, hem de talep sahibinin alacağını
haciz yolu ile kolayca almasını engelleyerek ona zarar vermiş olacaktır. Yine icra
takiplerine yapılan itirazları zamanında inceleyerek, çabucak karar vermeyen hakim de
aynı zararları vermekte, hatta güncel olan çek-senet mafyasının doğmasına katkıda
bulunmuş olmaktadır. Anlatıldığı üzere hakimin görevi ihmal suçu da birden fazla
yararı ihlal eden suçlardan birisidir. Ancak kanun koyucu kamu yararını daha önde
görerek devlet aleyhine işlenen cürümler kapsamına almıştır.
Bu suç birden fazla yararı
ihlal ettiği için mağduru da birden fazla olmaktadır. Adalet hizmetini zamanında
yapmamak suretiyle, adalete olan güven duygusunu zedeleyerek Devletin zarara uğramasına
sebebiyet verildiği için suçun mağduru birinci derecede Devlet olduğu gibi talep
sahibinin talebinin zamanında gereği yapılmadığı içinde bu şahısların zarara
uğramasına neden olunduğundan suçun mağduru devletin yanı sıra şahıslar da
olmaktadır. Yine hakimin görevi ihmal suçunun mağduru hem devlet, hemde şahıslar
olmaktadır. Zaten bu suçun oluşması için zarara uğrayan şahsın olması
zorunluluğu da bunu göstermektedir.
II-Maddi Unsur
a)Savsama (İhmal) Geciktirme
ve Emri Yapmama Kavramları: TCK m.45'de "failin bir şeyi yapmasının veya
yapmamasının neticesi..." ifadesi icrai ve ihmali suç ayrımını kabul etmiştir.
İhmali suç yapılması gerekenin yapılmamasını ifade eder. İhmali suçta bir şeyi
yapma konusunda hukuki görevin mevcut olması şartı aranır. Ancak bu görevin açık
bir kanun hükmüne dayanması zorunlu değildir.
İhmali suçlar gerçek ihmali ve
ihmal suretiyle icra suçları olmak üzere ikiye ayrılır.
Hakimin görevi ihmali de gerçek
ihmal suçlarından, yani yalnızca ihmali hareketle işlenebilen suçlardandır.
TCK m.230'da geçen "savsama
(ihmal)" ve "gecikme (terahi)"nin hangi anlama geldiği konusu
tartışılmıştır.
Bir görüşe göre ihmal ve
terahi aynı anlamdadır.
Başka bir görüşe göre;
İhmal görevi hiç yapmamak, terahi ise geç yapmak demektir. Bu unsurlara, yerinde
yapmamak da aynı yazar tarafından eklenmiştir.
Bir başka görüşe göre ise;
görevi ihmal demek; görevinin gereği olan işlemi hiç yapmamak (gerçek ihmal),
belirli biçimde yapmamak ve geç yapmaktır.
1921 Arjantin CK m.249, 1930
Danimarka CK. m.156 ve 1930 İtalya CK. m.328’e göre görevi reddetme de ihmal
türlerindendir.
b) Hareketin Şekli
Bakimindan Hakimin Görevi Ihmal Suçu: Hakimin görevi ihmal suçunun en bariz
farklarindan biri, maddi unsurun kanun koyucu tarafindan Hukuk Usulu Muhakameleri
Kanununun 573. maddesinin 6. ve 7. bentlerinde tarif edilmiş olup, bu sayilan haller
gerçekleştiginde hakimin görevi ihmal suçunun maddi unsuru vücut bulmuş olur. Yani
bu suç bagli hareketli bir suçtur. Kanun koyucunun böyle bir düzenlemeye gitmiş
olmasinin nedeni ise; yargilama faaliyetini yapip, hüküm verirken hakimin vicdani
kanaatindeki bagimsizligini, yargi kuvvetinin herhangi bir etki altinda
kalmamasini ve adalete olan güven duygusunun sarsilmamasini temin etmek, yani
hakimleri korumak amaci güdülmektedir. Hakimlerin görevlerinden herhangi birinin
yerine getirilmemesinde gecikme halinde görevi ihmal etmiş sayilmamalarini saglamak
amacina yöneliktir. Mesela, CMUK m.316, hakimin temyiz dilekçelerini hasma teblig
etmesi gerektigini bildirmektedir. Oysa bu gün hiç bir hakim bu tebligati
yapmamaktadir. TCK m.231 bulunmasa, tebligat yapmama nedeniyle hakim görevini yerine
getirmemiş olacak ve böylece de görevini ihmal etmiş olacakti. Işte bu nedenle 231.
maddeye ihtiyaç vardir.
Maddi unsurun varligi için
hakimin yerine getirmedigi işlemin hakimlik görevine ilişkin olmasi, yani duruşma
hazirligi, duruşma ve son karar safhalarindan birinde gerçekleşmesi gerekir.
Hakimlik görevinin dişinda kalan fakat yine de failin görevi itibariyle yerine
getirmesi gereken bir işlem söz konusu oldugunda, 231. madde degil 230. madde
uygulanir. Bu sebepledir ki, seçim kurullari başkani gibi bir sifatla, hakimlik
görevi ile ilgili olmayan bir görevi yerine getirmeyen veya geciktiren hakim hakkinda
-bu görevi yükleyen kanunda özel bir hüküm yoksa- 230. maddeye göre ceza verilir.
Kabülü gereken dilekçeyi
gerekçe göstermeden reddetmek, bakilmasi gereken olaya boş özürler ileri sürerek
bakmamak veya devam etmemek hallerinde ihmal gerçekleşmiş olur.
Şimdi bu suçun maddi unsurunu
düzenleyen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573. maddesinin 6. ve 7. bentlerindeki
ihkak-i haktan istinkaf ve görevi yapmakta ihmal gösterilmesi hallerini inceleyelim:
1-Hakkin Yerine
Getirilmesinden Kaçinma Hali
Hakkin yerine
getirilmesinden kaçinma Anayasa ile yasaklanmiştir. Hiç bir mahkeme görev ve
yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçinamaz.(AY m.36) Hakkin yerine getirilmesinden
kaçinma görevi ihmal suçunu oluşturur.
Hakim kategorik bir hükmü
uygulamaz, gereksiz tedbirler, kararlar ve taliklerle davayi uzatir ve sonuçlandirmaz
, böylece bir tarafin zararina sebep olursa sorumlu olur.
Ne gibi hallerin hakkin yerine
getirilmesinden kaçinma sayilacagi HUMK 574. maddesinde açiklanmiştir. Bu
maddeye göre, kanunen kabul edilmesi gerekli bir dilekçenin sebepsiz olarak reddedilmesi
veya görülmeye hazir ve sirasi gelmiş bir davayi bir takim boş sözlerle, kötü
niyetle görmeye teşebbüs ve devam edilmemesidir. Hakim mahkemesinde açilmiş bir
dava hakkinda karar vermek zorundadir, işi sürüncemede birakamaz. Dava görev ve
yetkisi dişinda ise görevsizlik veya yetkisizlik karari vermek zorundadir. Mesela
davaci birinin getirdigi dava dilekçesini almak ve esas defterine kaydedip, onunla
ilgili bir karar vermek durumunda iken, dilekçeyi hiç almadan şahsin eline vermek
suretiyle reddedip göndermesi halinde bu suç oluşur. Bu halde hakimin sorumlu olmasi
için önce hakime noterden bir ihtarname tebligi ile göreve daveti gerekir.
2-Görevi ihmal veya
geciktirme veya kanuna göre verilen emrin makul sebep olmaksizin yapilmamasi hali
Bu bendin emir ile ilgili hükmü
1982 AY m 138 hiç bir organ, makam, merci veya kişi yargi yetkisinin kullanilmasinda
mahkemelere ve hakimlere emir veremeyecegi" yolundaki hükmü karşisinda
uygulamada hiçbir hüküm ifade etmez. Ayni şekilde TCK m 231 in de Anayasaya aykiri
oldugu ileri sürülmüştür.
Hakimlerin yargi tasarruflari
dişinda, kendilerine düşen idari işleri yapmada ihmal göstermeleri ve ayni hususta
kanunen yerine getirmekle ödevli bulunduklari yargilama faaliyetlerine ilişkin
işlemleri yapmamalari halinde sorumlu olacaklari belirtilmiştir.
Yargilama faaliyeti, duruşma
hazirligi, duruşma ve hüküm safhalarini içerir. Hakimin görevi ibaresi birçok
şeyi ifade etmektedir. Fazla ayrintiya girmeden hukuk ve ceza hakimlerinin görevlerine
kisaca deginelim. Idari hakimler de hukuk hakimleri içinde mütalaa edilmiştir.
aa)Ceza Hakiminin Görevleri
Ceza hakimi mahkemesine
açilan ceza davasi ile ilgili delilleri toplayip gerekli degerlendirmeleri yaptiktan
sonra kararini verir. Ceza davasi açilip mahkemenin esas defterine kaydedildikten
sonra hakim, önce sanigi ve taniklari celp edip dinler, ilgili kurumlardan
istenilmesi gereken bilgi ve belgeleri ister, gerekiyorsa keşif yapar ve bu şekilde
önündeki dava ile ilgili tüm delilleri toplar. Saniga verilecek cezanin gecikmesi
halinde, toplumda saniga karşi bir acima hissi belirmekte, magdur ise maddi ve
manevi zararina ek olarak defalarca mahkemeye gitmek zorunda kalarak magduriyeti
artmaktadir.
Türk ceza yargilamasi
sisteminde işin mahkemeye intikalinden sonra delil toplama yetkisi ve görevi birinci
derecede hakime aittir. Ceza davasinin taraflari olan savci ile müşteki ve sanik
ise bu konuda hakimin yardimcilari durumundadirlar.
Hakim bu şekilde delilleri
toplarken mümkün olan en hizli ve ekonomik yolu kullanmak zorundadir. 1982 Anayasasi
da bunu 141. maddesinde belirtmiştir. Dolayisiyla hakim delilleri toplarken hizli
hareket etmek, gerekli işlemleri günü gününe yapmak zorundadir. Aksi halde görevini
ihmal etmiş olur. Yargitay Ceza Genel Kurul 24.1.1977 tarihli ve 4/542-20 sayili
içtihadinda saliverilme müzekkeresini, tahliye kararindan iki gün sonra imzalayan
hakimin bu fiilini görevini ihmal olarak degerlendirmiştir. Yine Yargitay Ceza Genel
Kurulu 12.6.1972 tarihli ve 223/252 sayili içtihadinda da keşfe gitmeye engel hali
bulunmadigi halde, hakimin uzun süre keşfe gitmeyerek işleri sürüncemede
birakmasini da görevi ihmal olarak kabul etmiştir. Görev yaptigi üç yil
boyunca 157 dosyanin gerekçeli kararini yazmayan, bunlardan sadece 21’nin kısa
kararını yazarak duruşmayı bitiren, 17 dosyada belirlenen günde duruşma yapmayan,
109 dosyada duruşmaya başlayıp C. Savcıları esas hakkındaki mütalaalarını
yazdırdığı halde kısa kararı yazmayan, 9 dosyada mütalaaları da yazdırmayan,
başka bir mahkemeden görevsizlikle gelen ve esas defterine kaydedilen dosyaya başka bir
işlem yapmayan, 9 adet dosyanın 14-15 ay boyunca duruşmalarını yapmayan, yazı
işlerini denetlemeyen, kaydedilen ve temyiz edilen dosyaların akibetini takip etmeyen
sanığın eylemi hakimin görevi ihmal suçu olarak kabul edilmiştir.
Hakim delil toplama işini
bitirdikten sonra gerekli kararı verecek ve bunu taraflara tebliğ edecektir. Taraflardan
kararı süresi içinde temyiz eden olursa dosyayı incelenmek üzere Yargıtaya
gönderecektir. Temyiz üzerinde karar bozulursa yargılamayı en çabuk şekilde yapmakla
mükelleftir. Tüm bu hallerde hakim gerekli dikkat ve ihtimamı göstermek zorundadır.
bb)Hukuk Hakiminin Görevleri
Hukuk yargılama sistemimizde
ise delil toplama yetkisi kural olarak taraflara aittir. Bu nedenle hakim tarafların
sunduğu delillerle bağlı olup, ancak bunlara göre yapılması gerekenleri yapıp,
kararını verecektir. Fakat bu durumun istisnasını teşkil eden re'sen araştırma
ilkesinin geçerli olduğu dava türleri de vardır. Bu durumda ise hukuk hakimi aynen
ceza hakimi gibi kendisi delil toplayacak ve kararını verecektir.
Her iki halde de dava geldiğinde
hakim tebligat işlemlerini yaparak yargılama faaliyetine girişecek ve topladığı veya
sunulan delillere göre gerekli işlemleri zamanında yapacak ve en uygun kararı da
verecektir. Bu faaliyetleri de en çabuk şekilde ve gereği gibi yapmakla mükelleftir.
İster ceza hakimi olsun, ister
hukuk hakimi veya idari hakim olsun hepsi de yargılama ve karar safhasında gerekli
işlemleri en hızlı şekilde ve gereği gibi yapmak zorundadırlar. Bu safhalarda her
türlü savsama ve gerekli özeni göstermeme, şartları mevcutsa görevi ihmal sonucunu
doğurur.
c)Önşart
Failin hakim, işlemin
yargılama görevi ile ilgili ve ihmal sonucu hakim hakkında tazminat davası
açılmasına yol açabilmesi yani hakime noterden ihtarname tebliğ edilmesine rağmen
görevini ihmal etmesi gerekir. Dolayısıyla hakime ihtarname çekilmesi önşarttır.
d)Cezalandırılabilme (Zarar)
Şartı
Hakimin görevi ihmal
suçunun, diğer görevi ihmal suçlarından en önemli faklarından biri de ihkak-ı
haktan istinkaf olunması (hakkın yerine getirilmesinden kaçınılması) veya görevine
giren işlerde ihmal göstermesi sonucunda bir zararın doğması gerektiği şartıdır.
Bu zarar fiilen gerçekleşmiş mali nitelikte yani, ekonomik değeri olan bir zarardır
ve yukarıda belirtilen davranışların yapılması sonucu tarafların uğradığı hak
kaybı neticesinde ortaya çıkan bir zarardır.
Taraflardan birinin veya
hasımsız davalarda tarafın uğradığı zararın talep etmek için noterden hakime
ihtarname çekmesi ve göreve davet etmesi gerekmektedir. (HUMK m574/2) Çekilen bu ihtara
rağmen hakkın yerine getirilmesinden çekinen veya görevini ihmal eden hakime karşı
ilgili tarafın hakim aleyhinde tazminat davası şartlarının oluşması gerekir.
Bu şartın varlığının
kabulü için hakimin fiili ile doğan zarar arasında illiyet bağının bulunması
gerekir. Yani zarar hakimin ihmali sonucunda doğmuş olmalıdır.
Hakimin görevi ihmali suçu ile
ilgili davanın bitirilmesi için, açılan tazminat davasının sonuçlanması şart
değildir. Suçla ilgili yargılamayı yapan mahkeme sanık hakime isnat edilen fiilleri
ve doğduğu söylenilen zararları değerlendirerek bir karar verecektir.
Netice itibariyle sadece hakimlik
görevinin gereği olan bir işlemin yapılmaması, geç yapılması veya usul
kanunlarının ve adli uygulamanın gerektirdiği biçimde yapılmaması yeterli
değildir. Ayrıca bu hareket sebebiyle hakim hakkında tazminat davası açılmasını
gerektiren HUMK 573/6 ve 7. bentlerindeki şartlardan olan zarar şartının da bulunması
gerekir. Suçun oluşması için zararın doğması yeterli olup, ayırca hakim hakkında
dava açılması ve bu dava sonucunda tazminata mahkum edilmesi şart değildir.
III-Manevi Unsur
Hakimin görevi ihmal
suçunun manevi unsuru genel kasıttır. Suçun oluşması için kastın bulunması
şarttır. Bu suçun her hangi bir saikle işlenmesi suçun oluşması için önem
arzetmeyeceği için özel kasta gerek yoktur. Kast fiili ve neticelerini bilerek ve
isteyerek işlemek iradesidir.(TCKT m.21) Hakimin görevine giren bu işi bilerek veya
isteyerek hiç yapmaması veya geciktirmesi örneğin bakması gereken bir davayı
mazeretsiz olarak bakmamış veya sürüncemede bırakmışsa suçun manevi unsuru
oluşmuş olur.
İhmal bilgisizlik veya yanlış
bilgiden kaynaklanmışsa manevi unsur mevcut sayılmaz, dolayısıyla suç oluşmaz.
Meslekte tecrübesizlik, acemilik, araçların yokluğu veya yetersizliği ve yanılgıdan
kaynaklanan ihmalde kasıt yoktur. Bu suç taksirle de işlenemez. Usuli hata mevcutsa
hakimin sorumluluğu cihetine gidilmez, yasa yoluna müracaatla hata düzeltilir.
Hakim haksız biçimde hareket
ettiği bilincine sahip olmalıdır. Çünkü kanun tembellik veya ihmalkarlığı değil,
görevi kasden yapmamayı veya geciktirmeyi cezalandırmıştır.
İhmal kasdının delil ile
ispatı gereklidir. Ancak ihmal kastının olmadığını ileri sürmek, bunun gerçekten
olmadığını ispata yetmez.
IV-Hukuka Uygunluk Sebepleri
TCK m.231 ve bu maddenin
atıfta bulunduğu 230’da özel bir hukuka uygunluk sebebinden sözedilmemiştir.
Üstelik “hangi nedenle olursa olsun” ibaresi şahsi mülahazalarla görevin yerine
getirilmemesini de suç saymiştir. Ancak gücünün üstünde bir iş yapmasi kimseden
istenemiyecegine göre her olayda bu husus aranacak ve mücbir sebep sayilabilecek bir
durum varsa fail cezalandirilmayacaktir. Örnegin binlerce dosyaya bakmak zorunda
kalan bir hakimden, usul kanunlarinda öngörülen sürelere uymamasi ve duruşma
taliklerini bu sürelere göre yapmamasi halinde artik mücbir sebep var sayilir. Yine
hakimin Anayasaya aykiri bir gördügü bir hükmü uygulamasi kendinden beklenemez.
Bekletici sorun yolu ile aykirilik sorununun önce çözümlenmesi gerekir.
Hakim birden fazla görevden
önemli olanini yerine getirirken, daha az önemli olani ihmal ederse, çatişan
görevlerde hukuka uygunluk sebebinden yararlanir, ihmali suç teşkil etmez.
Ancak, hakimin şahsi tehlike
korkusuyla görevini aksatmasi bir hukuka uygunluk sebebi olamaz. Hakimin böyle bir
durumda davayi nakli veya istinkafi mümkündür. Yine magdurun (yargilamada menfaati
zedelenen özel şahsin) rizasi da bir hukuka uygunluk sebebi olamaz. Çünkü bu suç
kamu idaresine karşi işlenmiş bir suç oldugundan magdur ayni zamanda devlettir.
V-Suçun Özel Görünüş
Şekilleri
aa)Teşebbüs Durumu:
Doktrinde gerçek ihmali suçlara teşebbüsün mümkün olmadigi yönünde genel kabul
vardir. Çünkü neticeye ulaşmamiş ihmali hareketi degerlendirmek mümkün
degildir. Gerçek ihmali suç olan hakimin görevi ihmal suçunda emredilen hareket
yapilmamişsa suç tamamlanmiş, hareket yapilmiş ise ihmalden söz edilemiyecegi,
yani suç oluşmayacagindan teşebbüs hali düşünülemez.
Ayrica bu suç objektif
cezalandirilabilme şartini taşidigi için yine bu suça teşebbüs
düşünülemez.
Ancak failin beklenen hareketi
yapmasi bakimindan zaman fasilasina müsait degilse ihmal ile suç tamamlanmiş
olur. Buna karşilik failden beklenen hareketin yapilmasi bakimindan bir zaman kabul
edilmekte ise, bu sürenin sonuna kadar bu suç teşebbüse müsaittir. Hakimin görevi
ihmal suçu bakimindan görev hiç yapilmadigi veya yapilmasi için mevzuatta
öngörülen veya görevini niteliginden çikarilan süre geçtigi ya da mevzuat veya
uygulamayla belirlenmiş biçimlere uyulmadigi zaman suç da tamamlanmiş olur.
Yapilmayan görevin şikayet,
teftiş vb. usullere baş vurulduktan sonra ayni hakim tarafindan yerine getirilmiş
olmasi, suçun oluşmasini engellenemez. Ayni şekilde görevin başka bir hakim
tarafindan yerine getirilmesi oluşmuş olan suçu ortadan kaldirmaz.
bb)Iştirak:
Mahsus suçlarin faili olabilmek için özel yükümlülük altinda bulunmak gerekir.
Hakimin görevi ihmal suçunu da ancak hakim işleyebilir. Ayrica hakimin görevi kendi
kişiligi ile siki baglantilidir. Bu görevin onun yerine başkasi tarafindan
yapilmasi mümkün degildir. Bu sebeple bu suç "bizzat işlenebilen"
suçlardandir.
Hakim tarafindan ihmal edilen
görev, başka bir hakime tevdi edilip de bu hakim de ihmal ederse ikincisinin
iştirakinden degil, ayri ayri görevi ihmalden sorumlu tutulmalari gerekir.
Mahsus suç olmasi hasebiyle
hakimi ihmale azmettirenin ayni suçtan sorumlu tutulmasi, mahsus suçlarin bünyesine
aykiridir.
cc)Içtima: TCK
m.231, Hakimin görevini ihmali açisindan yardimci ve tamamlayici bir suç
oldugundan fiil diger maddelere (örnegin 203’teki denetim görevinin ihmali ile
zimmette sebebiyet verme) uymadığı takdirde yargılama görevini ihmal ise 231, idari
görev ise TCK 230’a göre cezalandırılması gerekir.
Gerçek İçtima: Bir
menfaat karşılığı görevini ihmal eden hakimin bu fiili, rüşvet suçunu oluştur.
Rüşvet alma suçu rüşvet anlaşmasının yapılmasıylatamamlanmış olacağından
bundan sonra görevin yerine getirilmemesi tamamlanmış rüşvet suçunun unsuru ve
ağırlatıcı sebebi olamaz, faile hem rüşvet hem de görevi ihmalden ceza verilir ve
cezalar toplanır.
Teselsül: Failin
bir suç işleme kararı altında görevini birden fazla ihmal etmesi halinde müteselsil
suç kuralları uygulanır.
Yargıtay görevi ihmal ile
ilgili bir kararında sanığın Yargıtaydan gelen dosyaların esasını kapatmama, bir
kısım belgeleri dosyalarına yerleştirmeme ve temyiz dilekçeleri ile ilgili işlem
yapmama şeklinde aynı nitelikteki 1991-1992 yılları içinde süre gelen ve bir suç
işleme kararının icrası cümlesinden olarak yasanın aynı hükmünün ihlali
niteliğindeki eylemleri için TCK m.230 ve 80’nin uygulanmasının yasaya uygun
bulmuştur.
Hakimin görevi suistimali ile
ilgili bir kararında da (CGK.8.4.1997 t.97/4-94) TCK m. 240 ve 80’nin uygulanması
gerektiğini, mağdur sayısınca suç oluşmayacağı belirtmiştir. Bu görüşler TCK
m. 231 bakımından da geçerli sayılabilir.
Hakimin otopside veya keşifte
görevini ihmal etmesi halinde, bu ihmale ortak olan doktor veya bilirkişi TCK m. 230,
hakim ise 231'den sorumlu tutulması gerekir.
VI-Suça Etkili Haller
TCK m.230/2 de memurun ihmali
nedeniyle Devletçe bir zarar meydana gelmişse cezanın artırılacağı
öngörülmektedir. Hakimin görevini ihmal etmesi halinde (TCK m.231) ise bu fıkra
uygulanamaz. Yani hakimin görevini ihmal etmesinden dolayı devletin bir zarara
uğraması halinde sadece 231. madde uygulanır, 230. maddenin ikinci fıkrası
uygulanmaz. Çünkü 230. madde genel nitelikte görevi ihmali düzenliyor, sadece
230/1’e atıf yapıyor, ikinci fıkrasına bir atıfta bulunmuyor. Bu nedenle de TCK
230. maddenin ikinci fırkasındaki “Devletçe bir zarar meydana gelmesi” halindeki
ağırlaştırıcı sebep hakimin görevi ihmal suçuna uygulanmaz. Sonra hakkın yerine
getirilmesinden kaçınılma halinde, hakimden talepte bulunan Devlet de olabilir. Bu
durumda zarar doğması hali zaten cezalandırılabilme şartı olduğundan artırma
nedeni olamaz.
1918 sayılı Kaçakçılık
Kanununun 38. maddesine göre;Bu kanunun 2. maddesinde yazılı ihbar yükümlülüğü
olan memurlar, bu yükümlülüklerini veya men, takip tahkik vazifelerini ihmal etmeleri
halinde haklarında TCK m.230 daki cezalar bir misli artırılarak hükmolunur. Bu
ağırlatıcı sebep hakimin görevi ihmal suçuna uygulanamaz. Çünkü 1918 sayılı
kanunun 2. maddesinde sayılan memurlar arasında hakim, m.38 in atıf yaptığı maddeler
arasında da TCK m.231 yoktur.
VII-Zamanaşımı Süresi
Ceza Kanunumuz suçların
zamanaşımı sürelerini o suçlar için öngörülen ceza miktarlarına göre tespit
etmiştir. Hakimin görevi ihmal suçunun cezası ise, TCK 230. maddesinde düzenlenmiş
ve üç aydan bir yıla kadar hapis ve ağır para cezasıdır.
Zamanışımı sürelerinin
tespitinde eylemin hangi madde kapsamında kaldığı belirlendikten sonra o maddedeki
cezanın en ağırı hangisi ise o esas alınacak ve onun da üst haddine bakılarak
zamanaşımı süresi tespit edilecektir. Hakimin görevi ihmal suçunda verilen cezanın
en ağırı hapis cezasıdır ve üst sınırı bir yıldır.
Buna göre ise zamanaşımı
süresi TCK m.102/4 maddesi gereğince beş yıldır. Eğer zamanaşımı süresini kesen
veya durduran haller yok ise suç işleme tarihinden itibaren beş yıllık sürenin
geçmesi ile suç zamanaşımına uğrar.
VIII-Kovuşturma Usülü
Hakimler hakkında gerek
görevleri esnasında veya görevleri ile ilgili olarak suç işlediklerinde, gerekse
şahsi suçlarında 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa göre kovuşturma
yapılır. Ağır cezayı gerektiren suç üstü halleri dışında suç işlediği ileri
sürülen hakim yakalanmaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak
durum hakim hakkında gerekli işlemin yapılması için derhal Adalet Bakanlığına
bildirilir. (2802 SK m.88)
1-Görev Suçlarında
Kovuşturma Usulü
AY m.129/son’a göre
memurların görev suçlarından dolayı ceza kovuşturması, idari merciin iznine
bağlanmıştır.
2802 SK m.82vd. hakimlerin görev
suçu sözkonusu olduğunda yapılacak muhakemeye ilişkin hükümler getirmiştir. Bu
maddede hazırlık soruşturması sözü geçmez “inceleme ve soruşturma”nın izne
bağlı olduğu yazılıdır.
Kovuşturmanın ilksoruşturma,
kovuşturma ve sonsoruşturma diye üç safhası vardır:
a)İlk soruşturma safhası
: Hakimlerin görev suçları sebebiyle haklarında inceleme ve soruşturma
açılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır. İzin sözlü veya yazılı
verilebilir. Ancak müfettişlerin yaptığı denetim veya soruşturma sırasında tespit
ettikleri usulsüzlük ve yolsuzluklar ile öğrendikleri ve gecikmesinde sakınca bulunan
konuların soruşturulması için önceden izin alınması gerekmez. Fakat durum
Bakanlığa sunulmak üzere hemen Teftiş Kurulu Başkanlığı’na bildirilir. Bu
inceleme ve soruşturma Adalet Bakanligi’na bağlı olan Adalet Müfettişlerince
veya hakkında inceleme veya soruşturma yapılacak olan hakimden daha kıdemli hakim
eliyle de yapılabilir. Soruşturma ile görevlendirilen Adalet Müfettişleri lüzum
gördükleri kimseleri yeminle dinler. Gerekirse istinabe yoluna başvurabilir,
soruşturmanın zorunlu kıldığı hallerde arama yapabilir, ilgili kuruluş ve kişiler
istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadırlar.(2802 SK m.101.) Bu
şartlarda Adalet Bakanından alınacak soruşturma izni bundan sonraki bütün safhalar
için yeterli olup, kovuşturma ve sonsoruşturma safhalarında yeniden izin alınmasına
gerek yoktur.
Hakimlerin koğuşturulması
için Adalet Bakanının verdiği izin bir ceza muhakemesi şartıdır. Hakimler hakkında
alınan ihbar ve şikayetler Adalet Bakanlığı’na gönderilir Bakanlıkça alınan ve
ciddi bulunan ihbar ve şikayetler Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce, “inceleme
ve gerektiğinde soruşturmaya geçilme izni” Bakandan alındıktan sonra Teftiş Kurulu
Başkanlığına intikal ettirilir. Başkan tarafından bir müfettiş inceleme ve
soruşturma için görevlendirilir. Bu müfettiş tarafından mahallinde ve gerekli diğer
yerlerde araştırma yapılır, ilgililerin ifadeleri alınır, tüm bilgi ve belgeler
toplanır, müfettiş bu soruşturmayı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre yapar.
Hakimlerin savunmaları, soruşturmayı yapan görevlilerin üç günden az olmamak üzere
verdiği süre içinde veya belirttiği bir tarihte alınır. Süresi içinde veya
belirtilen tarihte savunmasını yapmayan, bu hakkında vazgeçmiş (m.84) ve
soruşturmayı yapanın topladığı delillerle bir karara varılmasını kabul etmiş
sayılır. Savunmasını yapmamış olsa bile yargılama safhasında savunma hakkına
sahiptir. Yine lehine olan delilleri soruşturmacıya her zaman verebilir.
Soruşturma sırasındaki
tutuklama talepleri, sonsoruşturmanın açılmasına karar verilecek olan ilgilinin
bulunduğu yer Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
incelenir ve karara bağlanır. (m.85)
Sonunda soruşturmayı yapan
tarafından “inceleme ve soruşturma raporu” tanzim edilir ve bu raporda
“kovuşturma yapilmasina” veya “kovuşturmaya yer olmadigina” karar verilmesi
teklif edilir. Eğer kovuşturma yapılmasını teklif ediyorsa aynı zamanda verilmesi
gereken disiplin cezasını da önerir.
Yargıtay üyelerinin görevi
ihmal suçunun faili olmalarını kabul edersek bunların yargılanmaları için 2797
sayılı Yargıtay Kanununun 46. maddesine göre Birinci Başkanlık Kurulunun karar
alması gereklidir. Kurul kendisine iletilen ihbar ve şikayetleri inceleyerek soruşturma
açılmasını gerekli görürse ceza dairesi başkanlarından birini görevlendirir.
Görevlendirilen başkan
soruşturma yaparken sorgu hakimi yetkisini haiz olup, CMUK’nun ilk soruşturmaya dair
hükümlerini uygular. Verecegi tutuklama, saliverme ve kefaletle salivermeye ilişkin
kararlari birinci başkanlik kurulu onayi ile yürürlük kazanir.
Soruşturmayi gerektirir
nitelikte görülmeyen şikayetlerle ilgili dosyalar işlemden kaldirilir.
b)Kovuşturma Safhasi:
Soruşturmacinin “kovuşturma yapilmasina” dair verdiği rapor Ceza İşleri Genel
Müdürlüğünce evrak üzerinde yapılacak incelemeden sonra hakkında soruşturma
yapılan hakimin çalıştığı Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Bu Başsavcı iddianameyi hazırlayarak aynı
yer Ağır Ceza Mahkemesine evrakı gönderir ve sanık hakim hakkında kovuşturma
açılmasına karar verilmesini talep eder. Bu mahkemece kovuşturma açılmasına karar
verilirse dosya sanık hakimin görev yaptığı yer Ağır Ceza Mahkemesine gönderilir
ve böylece son soruşturma başlamış olur. (2802 SK m.89) Yani savcının iddianamesi
dava açan değil dava yürüten iddianamedir. Kamu davasının açılmasına veya
açılmamasına karar verecek merci Ağır Ceza Mahkemesidir.
Son soruşturma açılmasına
karar verildiğinde bu karar luzum-u muhakeme kararı niteliğindedir ve itirazı kabil
bir karardır. Aynı şekilde bu mahkemece kovuşturma açılmasına yer olmadığına
karar verilmesi halinde de bu red kararı yine itirazı kabil bir karardır. İtirazı
inceleyecek makam ise ilgilinin yargı çevresi içinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi
hariç olmak üzere, kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesidir. (m.92)
c) Son soruşturma safhası:Son
soruşturmayı yapan mahkeme birinci sınıfa ayrılmış hakimlerle ağır ceza
mahkemesinde görev yapan hakimler için yargıtayın görevli dairesi, diğer hakimler
için ilgilinin bulunduğu yer Ağır Ceza Mahkemesidir. Yani yargılaması burada
sürecek ve delliler toplanıp, karar bu mahkemede verilecektir. Bu safhada tutuklama
durumun da yine aynı mahkeme takdir eder. Bundan sonraki yargılama usulü Ceza
Muhakemesi Usulü Kanuna göre yapılır ve dava devam ettirilip, sonuçlandırılır.
Ancak hakimler hakkındaki bu davalar acele işlerden sayılır ve kanuni zaruretlerden
doğan bir engel olmadıkça üç aydan fazla devam edemez. (2802 SK m.95)
AY m.148/3’e göre Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
başkan ve üyelerini... yüce divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi yargılar.
2-Ağır cezalık suçüstü
hali: Görevi ihmal suçu ile ilgili olmasa da usul bakımından bir eksiklik
kalmasın diye anlatmak gerekirse hakimlerin ağır cezayı gerektiren suç üstü
hallerinde bu anlatılan usul uygulanmayıp, hazırlık ve ilk soruşturma genel
hükümlere göre yapılır. Hazırlık soruşturması suçun işlendiği yer savcısı
tarafından bizzat yürütülür. Bu halde de durumun derhal Adalet Bakanlığı’na
bildirilmesi zorunludur. (2802 SK m. 94)
3-Hakimlerin Kişisel
Suçlarinda Kovuşturma Usulü
Bu halde hazirlik
tahkikati ilgili hakimin yargi çervesi içinde bulundugu yer Agir Ceza Ceza
Mahkemesine en yakin Agir Ceza Mahkemesi C.Başsavcisi tarafindan bizzat yapilir
ve son soruşturma yani yargilama da o yer Agir Ceza Mahkemesi tarafindan yapilir.
(m.93) Hakimler 24 saat görevli olduklari için şahsi suçlari ancak izinli ve raporlu
olduklari zamanlarda işleyebilirler. Bunun dişinda işledikleri suçlar görev
esnasinda işlenmiş sayilir. Kişisel suçlarinda soruşturma için izne gerek
yoktur.
DGM’lik suçlarda 2845 SK
hükümleri uygulanır. Terör amacıyla görevin ihmali halinde 3793 SK’da yer alan
usul hükümleri cari olur.
IX-Hakimin Görevi İhmal
Suçunun Yaptırımı
TCK m. 231 kendi başına bir
yaptırım öngörmemiş, maddi unsuru belirtikten sonra 230’a atıf yapmıştır.
Ancak, zarar 230/2’ye göre ağırlatıcı bir sebep olarak düzenlenmişken, 231’e
göre suçun unsuru mahiyetindedir. Böylece 231’in ihlali halinde 230/1’deki
yaptırıma hükmedilecek, 230/2’deki yaptırımlarla 230/3’teki re’sen tazmin
hükmü uygulanmayacak, hakim hakkında HUMK m.573 ve devamındaki maddelere göre dava
açılmışsa tazminata bu davalar sonucu hükmedilecektir.
E-HAKİMLERİN DİSİPLİN
SUÇU
2802 sayılı HSKm 62 vd.
Hakimlerin disiplin sorumluluklarını düzenlemektedir. Kanunun mezkur maddlerine göre
hakimlere sıfat ve görevleri gereklerine uymayan hal ve hareketlerinin tespit edilmesi
üzerine durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre, Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu’nca; uyarma, aylıktan kesme, kınama, kademe ilerlemesinin durdurulması, derece
ilerlemesinin durdurulması, yer değiştirme ve meslekten çıkarma cezalarından biri
verilir. Bu cezalardan derece ilerlmesininin durdurulması ve yer değiştirme cezaları
657 sayılı DMK.da olmayıp, daha özel kanun olan HSK.da vardır. Adalet komisyonu
başkanları görev yaptıkları yargı çervesi içindeki hakimlerin, öğrendikleri
disiplin cezasını gerektiren eylemlerini Adalet Bakanlığına bildirirler.
Hakimler hakkında ceza
koğuşturmasına başlanmış olması aynı fiilden dolayı disiplin soruşturmasını
geciktirmeyeceği gibi mahkumiyet veya beraat kararı disiplin cezası almasına engel
teşkil etmez .(2802 SK m.75)
Disiplin suçları ile ilgili de
inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır. (m.82) Bu
konudaki inceleme ve soruşturma usulü de, kısmen daha önce incelediğimiz kovuşturma
usulü başlığı altında anlatıldığı gibidir. Ancak disiplin suçları ile ilgili
inceleme ve soruşturmayı yapan, düzenlediği fezlekede, ilgili hakimin fiilinin hangi
disiplin suçu kapsamında kaldığını bildirir.
İnceleme ve soruşturma evrakı
fezleke ile birlikte Bakanlıkça, hakimlerin disiplin amiri olan Hakimler Savcılar
Yüksek Kurulu’na sunulur. Hakimlerin disiplin amiri bu kuruldur. Kurulca hakime hangi
cezanın verileceği kararlaştırılır.
Hakimlere savunması alınmadan
disiplin cezası verilemez. Savunma için üç günden az olmamak üzere bir süre
verilir. Bu süre içinde savunmasını yapmayan hakim, savunma hakkından vazgeçmiş
sayılır (2802 SK m.71) Yani savunması dışında toplanan bilgi ve belgelerle bir karar
verilmesini kabul etmiş olur.
Hakime aldığı disiplin cezası
tebliğ edilir. Bu tebliğden itibaren ise on gün içinde, Adalet Bakanı veya ilgili
hakimce verilen cezanın bir defa daha incelenmesi Kuruldan istenilebilir. Bu halde kurul,
gerekli incelemeyi yaparak kararını verir. Kurulca yeniden incelenerek verilen bu karara
karşı ilgililer tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde itirazda bulunabilirler. Bu
itiraz Kurul’un asil ve yedek üyelerinin tamamından oluşan “İtirazları İnceleme
Kurul”nca incelenerek sonuçlandırılır. İtiraz üzerine bu Kurul’ca verilen
kararlar kesin olup, hiçbir yargı yoluna gidilemez. (2802 SK m.73)
Disiplin suçları bu şekilde
kesinleştikten sonra hüküm ifade eder ve uygulanmak üzere Kurul’ca Adalet
Bakanlığı’na gönderilir. Adalet Bakanlığı tarafından derhal uygulanır. (m.47)
Meslekten çıkarma ve yer
değiştirme cezalarından başka bir disiplin cezası verilen hakim, uyarma, aylıktan
kesme ve kınama cezalarının uygulanmasından itibaren dört yıl, kademe ve derece
ilerlemesinin durdurulması cezalarının uygulamasından itibaren altı yıl geçtikten
sonra Kurul’a başvurarak bu disiplin cezalarinin sicillerinden silinmesini
isteyebilirler. Ilgilinin az önce belirtilen süreler içerisindeki tutum ve
davranişlari ile meslekteki başarisi istegini hakli kilacak nitelikte
görülürse, disiplin cezasinin silinmesine Kurul’ca karar verilir. (m.75)
Disiplin soruşturmasinin
devami sirasinda hakkinda soruşturma yapilan hakim soruşturmanin selameti için
geçici bir tedbir olarak, soruşturmanin sonuçlanmasina kadar görevden
uzaklaştirilmasina veya geçici yetki ile bir başka yargi çevresinde
görevlendirilmesine Kurul’ca karar verilebilir. Görevden uzaklaştirmada bu süre en
çok üç ay olabilir, gerekirse bu süre dolmadan Kurul’ca göreve tekrar
başlatilabilir. Geçici yetki de her zaman kaldirilabilir. (m.77, 79, 81)
657 sayili DMK, memurlarca
işlenen disiplin suçlari ile ilgili olarak zamanaşimi süreleri kabul etmiştir.
Buna göre; uyarma, kinama, ayliktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulmasi
cezalarinin işlenildiginin ögrenildigi tarihten itibaren bir ay içinde,
memurluktan çikarma cezasinda alti ay içinde disiplin kovuşturmasina
başlanmadigi takdirde disiplin cezasi verme yetkisi zamanaşimina ugrar. Disiplin
cezasini gerektiren fiil ve hallerin işlendigi tarihten itibaren nihayet iki yil
içinde disiplin cezasi verilmedigi takdirde ceza verme yetkisi de zamanaşimina
ugrar.(647 SK m.127)
2802 sayili HSK’nda ise
disiplin suçları ile ilgili zamanaşımı süresini düzenleyen bir madde
bulunmamaktadır. Ayrıca DMK’na bir atıf da yer almamaktadır.
Hakimler hakkında, DMK
dışında ayrı bir “özel kanun” yapılmıştır. Yani kamu görevi yapanların
durumunu düzenleyen genel kanun DMK’dur, HSK ise ona göre özel bir kanundur. Nitekim
DMK. 1/son maddesi “hakimler özel kanunları hükümlerine tabidir” demek suretiyle
genel kanun-özel kanun itribatını kurmuştur. Özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde
genel kanun hükümlerinin uygulanacağı da yine hukukun temel ilkelerindedir. O halde
disiplin suçlarında zamanaşımı süresi ile ilgili genel kanun olan DMK hükmü
hakimlerin disiplin suçlarında da uygulanmalıdır. Ancak Hakimler ve Savcılar Kurulu
disiplin suçuna zamanaşımı ile ilgili Devlet Memurları Kanunundaki hükümleri
uygulamamaktadır. Bu ise Hukukla bağdaşmayacak bir tutumdur. Kurul’un kararlarına
karşı yargı yolu kapalı olduğundan ilgili hakimler bir şey yapamamakta ve mağdur
olmaktadırlar.
Sonuç ve Değerlendirme
TCK m.231’de yer alan
hakimin görev ihmali suçunu düzenleyen bu maddenin şöyle ifade edilmesi daha yerinde
olur:
TCK m.231: Geçerli bir sebep
olmaksizin yargilama görevini yapmakta ihmal ve gecikme gösteren hakimin bu fiili
sonucu bir zarar meydana gelmişse üç aydan bir yila kadar hapis cezasi verilir.
Meydana gelen zarar suçun
failine ödettirilir.
Hakimlerin TCK m.232 ve 244’te
düzenlenen suçları ve memurların görevi ihmalleri ile ilgili suçun mevsuf şeklinde
memuriyetten muvakkaten yasaklanmalaları ceza yer aldığı halde bu suçları ile ilgili
maddede yer almaması bir eksikliktir.
TCK m.231’in yerine alacak
madde TCKT’de yukarıdaki şekilde yer almalıdır. Bu durum hakimlerin kayırılması
değil, yargılama faaliyeti gören hakimlerin daha rahat çalışmalarını temin için
olmalı, ihmali görülenler ise mevcut hukuki düzenlemeye rağmen fiilen
korunmamalıdır.
Örnek Bir Soruşturma
“Hakim...in ... sayılı
yabancı mahkeme kararlarının tanınması konulu dava dosyalarının yargılamaları
sırasında bu hususu düzenleyen 2675 sayılı MÖHUK’un ilgili hükümlerinin
öngördüğü prosedüre riayet etmeyerek dava dosyalarının hasımsız olarak
sonuçlandırdığı iddia edilmiş ve keyfiyet soruşturmayı gerektirir nitelikte
görülmüştür. Bu itibarla .. hakkında ... tarafından soruşturma yapılmak üzere
2802 sayılı HSK’nun 82. maddesine tevfikan izin verilmesi düşünülmüştür.
Keyfiyet tasviplerine arzolunur.” şeklinde Adalet Bakanindan izin istenmiş, Bakan...
... tarihli olur ile bu izni vermiştir.
Soruşturmaci olarak tayin
edilen ... soruştururulan... dan 2802 SK m. 84 geregince savunmasini istemiş, aksi
takdirde savunma hakkindan vazgeçmiş sayilacagi hususu teblig edilmiştir.
Hakim... savunmasinin disiplin
soruşturmasi açisindan mi, yoksa ceza koguşturumasina esas olarak mi istendigi
hususunda bir açiklik olmadigi için iki hususla ilgili olarak ayri ayri
savunmasini vermiştir şöyle ki;
I-Disiplin Soruşturmasi ile
Ilgili Olarak
657 sayili DMK’nun 1/son
maddesinde, Hakim ve Savcıların özel kanuna tabi oldukları, yani 2802 SK’nun özel,
657 SK’nun ise genel kanun olduğu belirtilmektedir.
2802 SK’nun disiplin
soruşturmasini düzenleyen maddelerinde zamanaşimini ile ilgili bir hüküm
bulunmamaktadir. 647 SK m.127/son’a göre; “Disiplin cezasını gerektiren fiil ve
hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası
verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.” Dolayısıyla 4 yıl
önceki eylemle ilgili olarak soruşturma açılması yetkisi zamanaşımına
uğramıştır yolsuzdur.
II-Ceza Sorumluluğu Açısından
1-Her ne kadar yazınız ekindeki
Bakanlık yazısında yapılan isnat belirsiz ise de, 2802 SK m. 82 vd. ceza mahkemesi ile
ilgili hükümler olduğundan hakimlerin görevi ihmal suçu ile ilgili olarak TCK m. 231
esas alınarak savunmamı yapacağım TCK m.231 özel, 230 ise genel bir hükümdür.
Görevi ihmal kanunun emrinin
kasden yerine getirilmemesidir. Yani bu suçun manevi unsuru kasttır. Cürmün oluşması
kastın varlığına bağlıdır. Kast; fiil ve neticelerini bilerek ve isteyerek işlemek
iradesidir. (TCKT m.21)
Bu suç taksirle işlenemez. TCK
m.231’deki suçun oluşabilmesi için ihmal yeterli degildir. Ayrica HUMK m.573’deki
şartlarin oluşmasi gerekir. Bu maddeye göre kanunun açik ve kesin, tevili mümkün
olmayan hükümlerine aykiri karar vermek gerekir.
2675 sayili MÖHUK’da
duruşmalarin nasil yapilmasi gerektigi konusunda açik hüküm yoktur. Kanunda
açik hükmün olmamasi, kanuna aykiri davranma hususunun ortadan kaldirir. Bu
sebeple ceza sorumlulugu cihetine de gidilemez.
2-Görev yeri 5. bölge olup,
personel, kütüphane yetersizligi, büyük merkezlere uzakligi, tecrübeli
meslektaşlarla iletişim zorlugu vb. hususlar göz önüne alinirsa mevcut hatanin
kast ve taksirden kaynaklanmadigi da görülecektir.
Sonuç ve Talep: Açiklanan
sebeplerle hakkimda açilmiş bulunan soruşturmanin :
a)Disiplin cezasi yönünden
zamanaşimina ugramasi,
b)Ceza sorumlulugu açisindan
TCK m.231’deki suçun manevi unsurunun oluşmamasi nedeniyle soruşturmaya yer
olmadigina dair kararla sonuçlandirilmasini saygi ile arz ederim.
Soruşturmaci düzenledigi
fezleke’de ceza kovuşturmasindan bahsetmemiş, “adı geçen hakimin davranışları
sebebiyle disiplin yönünden merciince muaheze edilmesi uygun olacağı” gerekçesiyle
bakanlığa sunmuştur.
Bakanlık ... tarihli uygun
görüşle Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna evrakı intikal ettirmiş, hakimden 2802 SK
m. 71 gereğince yeniden savunması istenmiş, hakim... öncekine benzer gerekçeleri
içeren savunmasını kurula sunulmak üzere Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel
Müdürlüğüne postalamıştır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu ... tarih ve ... sayılı kararında sonuç olarak hakim ... e isnad olunan
soruşturma maddesinin sübuta ermediği anlaşılmış olmakla hakkında disiplin cezası
tayinine yer olmadığı” şeklinde karar vermiştir.
KAYNAKÇA
ADALET BAKANLIGI TEFTIŞ KURULU YÖNETMELIGI
(13.9.1989 gün ve 20113 sa.RG)
AKBULUT Ilhan: Ceza Hukuku Denemeleri-1, Ist.
1994.
AKGÜNDÜZ Ahmet: Islam-Osmanli Hukuku
Külliyati, Diyarbakir, 1986.
ALINGE Court: Mogol Kanunlari
(Çev. C. ÜÇOK) Ank. 1967.
AMIR Abdulaziz: et-Ta’zir
fi’ş-Şeriati’l-İslamiye, Kahire, 1964.
ANIL Y. Şahin: Hukuk
Davalarında Hakimin Kendiliğinden Yapacağıİncelemeler, Adalet Dergisi, 1982,
S: 2.
ARAL Vecdi: Hukuk ve Hukuk Bilimi
Üzerine,İst. 1980.
ARTUK-GÖKCEN-YENİDÜNYA: Ceza
Hukuku Özel Hükümler, Ank. 1998.
ATAR Fahrettin: İslam
İcra-İflas Hukuku, İst. 1990.
ATAR Fahrettin: İslam Adliye
Teşkilatı, Ank. 1991.
AYDINALP Sezai: Hakimlerin Hukuki
Sorumluluğu, Ank. 1997.
BARDAKOĞLU Ali: Toplum-Hukuk
İlişkisi Açısından Cahiliyet Hukuku Örneği, in; Zihniyet Değişikleri ve
Çağdaşlaşma Problemleri Sempozyumu Bildirileri, Bursa, 1990.
BATUM Süheyl: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi ve Türkiye, İst. 1996.
BAYINDIR Abdulaziz:İslam
-Osmanlı Muhakeme Hukuku, İst. 1986.
BECCARIA Cesare: Suçlar ve
Cezalar (Çev: M. GÖKLÜ) İst. 1964.
BELGESAY M. Reşit: Kur’an
Hükümleri ve Modern Hukuk, İst. 1963.
BİLMEN Ö. Nasuhi: Hukuku
İslamiye ve Istılahatı Fıkhiye Kamusu, İst. 1975.
CENTEL Nur: Hakimin
Tarafsızlığı, İst. 1996.
CİHAN Erol: Hakim Unsuru
Açısından Ceza Davasının Uzama Sebepleri, İÜHFM, 1979-1981, C: XLV-XLVII.
CİHAN-YENİSEY: Ceza Muhakemesi
Hukuku, İst. 1997.
CİN-AKGÜNDÜZ: Türk-İslam
Hukuk Tarihi, İst. 1990.
ÇAĞATAY Neşet: İslam Öncesi
Arap Tarihi, Ank. 1982.
ÇAĞLAYAN Muhtar: Türk Ceza
Kanunu Şerhi, Ank. Ty. (Yetkin Yay. 3. Bası)
ÇUHACI Şemsettin: Günümüzde
Yetkili Mercilerin Emirlerine Uymama Suçları AD, 1988/I.
DAMAD Abdullah b.Şeyh Muhammet:
Mecmau’l-Enhür fi Şerh-i Multeka’l-Ebhur, Amire, 1316.
DİNÇKOL Abdullah: Hakimin
Takdir Yetkisine Dayanarak Verdiği Kararların Denetlenmesi,
MÜHF Hukuk Araştırmaları,
1995
DÖNMEZER Sulhi: Memuriyet
Vazifesini İhmal ve Suistimal, İÜHFM, 1945, C: II, S:1-2.
DÖNMEZER Sulhi: Ceza Adalet
Sistemi Üzerine Düşünceler, Yeni Türkiye, S:X, Ağustos, 1996.
DÖNMEZER Sulhi: Hukuk ve Hayat,
İHFM, C:XXI, S: 1-4’den ayrı bası,İst. 1957.
DÖNMEZER Sulhi: Ceza Adaletinde
Reform İlkeleri İHFM, C: XXXVII, S:1-4,İst. 1972.
DÖNMEZER-ERMAN: Nazari ve
Tatbiki Ceza Hukuku, İst. 1994.
DÜZDAĞ M. Ertuğrul:
Şeyhulislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İst.1972.
ENSARİ, Abdulali Muhammed b. Nizameddin:
Fevatihu’r-Rahamut, Beyrut, Ty. (el-Mustasfa kenarında)
ERDOĞMUŞ-TAHİROĞLU: Roma Usul
Hukuku (Özet) İst. 1980.
EREM Faruk: Ceza Kanunu Şerhi,
Ank. 1993.
EREM Faruk: Türk Ceza Hukuku
Özel Hükümler, Ank. 1984.
EREM-ARTUK-DANIŞMAN: Ceza
Hukuku, Ankara, 1997.
ERMAN-ÖZEK: Ceza Hukuku Özel
Kısım Kamu İdaresine Karşı Suçlar, İst. 1992.
FALATURİ Abdoldjavad: Klasik
İslam Hukukunda Muhakeme Usulü ve Hakim, in:İslam Hukuku Üzerine Araştırmalar (Çev:
H. Ünal) Kayseri, 1994.
FENDOĞLU H. Tahsin : Yargı
Bağımsızlığı, İst. 1996.
GÖKCEN Ahmet: Tanzimat Devri
Ceza Kanunları ve Bu Kanunlardaki Ceza Müeyyideleri,İst. 1989
GÖZE Ayferi: Siyasal
Düşünceler ve Sistemler, İst. 1982.
GÖZÜBÜYÜK A. Pulat: Türk
Ceza Kanunu Açılaması, İst. 5. Bası.
GÖZÜBÜYÜK A. Pulat: Memuriyet
Görevinin İhmali, Adalet Dergisi, 1977, S: 3-4.
GÜNAL Yılmaz: Yetkili Merciin
Emrini İfa, Ank.1967.
GÜNAY Erhan: Uygulamada Hakim
Savcı ve Avukatlar ile Diğer Adli Personelin İşledikleri Suçlar ve Soruşturmalar,
Ank. 1997.
HAKERİ Hakan: Haksız Yakalanan
ve Tutuklananlara Tazminat Verilmesi, Ank.1999.
HAMİDULLAH Muhammed: İslam
Peygamberi (Çev: S. Tuğ) İst. 1980.
HEYD Uriel: Osmanlıda Fetva
Müessesesinin Bazı Tezahürleri (Çev: F. Gedikli) MÜHF Hukuk Araştırmaları,C:9
S:1-3, st.1995
HUSARİ Ahmet:
es-Siyasetü’l-Cezaiye, Beyrut, 1993.
İBN AŞUR Tahir: İslam Hukuk
Felsefesi (Çev. V. Akyüz-M. Erdoğan), İst.1988.
İBN FERHUN İbrahim b. Ali:
Tabsıratu’l-Hukkam, Kahire, 1986.
İBN HALDUN: Mukaddime (Çev. Z.
K. Ugan) İst.1990, MEB Yay.
İBN KADI SİMAVE:
Camiu’l-Fusuleyn, Kahire, 1300.
İÇEL-YENİSEY:
Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları, İst. 1994.
İÇEL-YENİSEY: Hususi Ceza
Kanunları, İst. 1992.
İNALCIK Halil: Adaletnameler, Türk
Tarih Belgeleri Dergisi, 1965, C:II, S:3-4, Ank.1967.
JÄ SCHKE Gotthard: Türkiye’de
İmam Nikahı(Çev.A.Mumcu) AHFM, 1964, Ansay Armağanı
KASANİ Ebubekir:
Bedaiu’s-Sanai, Beyrut, 1327.
KASIMİ Zafir: Nizamu’l-Hukm,
Beyrut, 1992.
KAŞIKÇI Osman:Islam ve
Osmanli Hukukunda Mecelle, Ist.1997.
KATOGLU Tugrul: DGM’de
Uygulanan Yargılama Usulunun Genel Yargılama Usulünden Farkları, ASBFD, 1995 (GÜNAL
Armağanı).
KIRMIZIGÜL Hüsamettin:
Uygulamada ve Teoride Memurlar Hakkında Tahkikat ve Muhakeme Usulü, İst. 1995.
KUNTER Nurullah: Vazifeyi İhmal
ve Suistimal, İHFM, 1949, C: XV, S: 1.
KUNTER Nurullah: Suçun Maddi
Unsurları Nazariyesi, İst. 1954.
KUNTER-YENİSEY: Ceza Muhakemesi
Hukuku, İst. 1998.
KURU Baki: Medeni Usul Hukuku
Dersleri, Ank. 1981.
MAJNO : Ceza Kanunu Şerhi, Ank.
1978.
MALKOÇ-GÜLER: Başlıca Memur
Suçları, Ank. 1993.
MARDİN Ebul Ula: “Kadı” MEB
İslam Ans. C. VI.
MAVERDİ Ebul Hasen Ali b.
Muhammed: Ahkamu’s-Sultaniye, Beyrut 1990.
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye
MUMCU Ahmet: Divan-ı Humayun,
Ank.1986.
MUMCU Ahmet: Osmanlı Devletinde
Rüşvet, İst. 1985.
NOMER Ergin: Devletler Hususi
Hukuku, İst. 1988.
OKANDAN R. Galip: Romalıların
Suç Telakki Ettiği Fiiller ve Bunlara Terettüp Eden Cezalar,
Taner’ Armağan,İst.
1956.
ÖĞÜT Salim:
“Edebu’l-Kadı” DİA, X/408-410.
ÖNDER Ayhan: Ceza Hukuku
Dersleri, İst. 1992.
ÖNDER Ayhan: Ceza Hukuku Özel
Hükümler, İst. 1994.
ÖZEL Ahmet: İslam Hukukunda
Ülke Kavramı, İst. 1988.
ÖZEK Çetin: Yargının İdari
Denetimi, İHFM, 1982 (Atatürk’e Armağan)
ÖZGENÇ İzzet:İştirakın
Hukuki Esası ve Dolayısıyla Faillik, İst. 1996.
ÖZGENÇ İzzet: Uygulamalı Ceza
Hukuku, Konya 1998.
ÖZTÜRK Bahri: Uygulamalı Ceza
ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Ank. 1993.
ÖZTÜRK Bahri: Uygulamalı Ceza
Muhakemesi Hukuku, Ank. 1995.
ÖZÜTÜRK Nejat: Türk Ceza
Kanunu Şerhi ve Tatbikatı, İst. 1966.
SADİ ÇELEBİ Sadullah b. İsa:
Haşiye (Fethu’l-Kadir kenarında) Mısır,1970.
SAVAŞ-MOLLAMAHMUTOĞLU: Türk
Ceza Kanunu Yorumu, Ank. 1995.
SELÇUK Sami: Memurin Muhakematı
Hakkında Kanun-ı Muvakkatın Değerlendirmesi, Kunter Armağanı, İst. 1998.
SERAHSİ Ebubekir Muhammet b.
Ahmet : el-Mebsut, Beyrut, 1986.
SOYASLAN Doğan: Ceza Hukuku
Özel Hükümler, Ank. 1997.
ŞEKERCİ Osman:İslam Ceza
Hukukunda Tazir Suçları ve Cezaları, İst. 1996.
TERCAN Erdal: Hakimlerin Hukuki
Sorumluluğuna İlişkin Hükümlerin Hakim Kavramı Açısından Uygulama Alanı, AHFD,
1995, C: 44, S: 1-4.
TERCAN Erdal: Medeni Usul
Hukukunda Gerçeği Söyleme Yükümlülüğü, SÜHFD (Şakir BERKİ’ye Armağan),
Konya 1996.
TOROSLU Nevzat: Ceza Hukuku, Ank.
1994.
TOSUN Öztekin: Suç Muhakemesi
Hukuku, İst. 1984.
TURHAN Ali: Hakim ve Savcılarda
Bulunması Gereken Nitelikler, Adalet Dergisi, 1990/4.
UZUNÇARŞILI İ.Hakkı: Osmanlı
Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ank.1988.
VEKİ Muhammed b. Halef:
Ahbaru’l-Kudat, Beyrut, Ty.
YILMAZ Ejder: Hukuk Davaları
Bakımından Adalet Hizmetlerinin İyileştirilmesi İhtiyacı ve Yapılması Gerekenler,
SÜHFD, (Şakir BERKİ’ye Armağan) Konya, 1996.
YÜCEL M. Tören: Suç ve Ceza,
Ank. 1986.
ZEYDAN A. Kerim: Nizamu’l-Kaza,
Beyrut, 1989.